1- Wagner, Elizabeth’e:
“Ağabeyin kırmızı kitabı büyük
piyanonun üstüne bıraktı, salona ne zaman gelsem o kırmızı nesneyi doğrudan gözümün
önünde buluyordum – resmen köpürüyordum, kırmızı görmüş boğa gibi oluyordum.
Nietzsche’nin o kitap aracılığıyla örtük olarak bana, ‘Bir bak sadece! İşte iyi
iş yapmış olan başka biri’ dediğini pekala anlayabiliyordum. Neticede o akşam
hiddetleniverdim, neredeyse kendimi kaybedecektim!
-
Peki kardeşim ne dedi?
+ Hiçbir şey demedi, sadece kızardı ve bana
şaşkınlıkla karışık sakin bir mağrurlukla baktı. Nietzsche’ninki gibi bir duruş
için yüz bin markı feda ederdim – daima seçkin, daima mağrur!”
2-
Nietzsche, kimseye bu olaydan bahsetmez.
Elizabeth, abisine olayı niye kendisi dahil hiç kimseye anlatmadığını sorar.
Nietzsche: “Lizzie, o olayda Wagner pek yüce değildi” diye cevaplar.
3-
Wagner, arkadaşı Hans von Wolzogen’e olayı
şöyle anlatır:
“Nietzsche bu müzik
hakkında doğru bir görüş edinmem için onu tanımam gerektiğini söyledi. Kabul
etmedim ama üzerime gelmeye devam etti. En sonunda ona çok öfkelendim (kızınca
nasıl olduğumu bilirsin – zavallı Cosima benden çok çekmiştir). Kabalaştım –
Tanrım, kesinlikle öyle yaptım! – Nietzsche fırladığı gibi kapıdan çıkıp gitti.
Evet, ben böyleyim işte- bir daha hiç dönmedi! Şimdi de… Nietzsche’mi kaybetmeme
vesile olan Brahms’ı sevmem bekleniyor!