21 Haziran 2019 Cuma

Sherlock Holmes Antolojisi


On dokuzuncu yüzyılda herhangi bir medenî insanın, dünyanın güneşin çevresinde döndüğü gerçeğini bilmemesi o kadar garipti ki bunları bilmediğine kendimi zor inandırdım. "Şaşırmış gibi görünüyorsunuz," dedi yüzümdeki şaşkınlık ifadesine gülerek. "Şimdi öğrendiğime göre, bu öğrendiklerimi unutmak için elimden gelenin en iyisini yapmalıyım." "Unutmak için mi?"... "Bakın," diyerek açıklamaya başladı, "İnsan zihninin, boş bir çatı katına benzediğini ve insanın bu çatı katını kendi seçeceği mobilyalarla döşeyeceğini düşünüyorum. Yalnızca bir aptal, önüne gelen her bilgiyi kapar, böylece, ona faydası dokunabilecek bilgiler kalabalıklaşır ya da birçok şey birbirine girer ve o bilgiye ihtiyacı oldu mu güçlükler yaşar. Ama becerikli ve usta bir kimse, zihnine, ya da çatısına, bir şeyler alırken son derece dikkatlidir. İşini yapmasına yardım edecek aletlerden başka hiçbir şeyi yoktur ama bunları da sınıflandırmış ve kusursuz bir düzene sokmuştur. O küçük odanın duvarlarının esnek olduğunu ve her ölçüde genişleyebileceğini düşünmek hata olur. Emin olun ki, zaman geliyor, zihninize kattığınız her bilgiyle, önceden bildiğiniz bir şeyi unutuyorsunuz. Bu yüzden, önemsiz bilgilerin, önemlilerin önünü tıkamaması çok büyük önem taşıyor." "Ama söz konusu, Güneş Sistemi!" Diye karşı çıktım. "Dünyanın güneşin çevresinde döndüğünü söylemenin," diyerek sabırsızlıkla sözümü kesti, "Bana ne faydası var? Dünya isterse ayın çevresinde dönsün, ne benim ne de işim için hiçbir önemi yok." Tam işinin

 

 

"Aklım," dedi, "durağanlığa isyan ediyor. Bana sorunlar getir, iş getir, en derin şifreleri ve karmâşık analizleri ver, bunları çözmem için uygun atmosferi sağla. Ancak öyle bu yapay uyarıcıları bırakabilirim. Ama varoluşun donukluğu beni tiksindiriyor. Ruhumun yücelmesi için can atıyorum. Bu özel mesleği işte bu yüzden seçtim. Belki de yarattım demeliyim, çünkü bu konuda dünyada tekim."

 

 

Sorabilir miyim acaba, hâlihazırda takip ettiğin bir dosya var mı?" "Hayır. Sadece kokain. Beyin aktivitesi olmadan yaşayamıyorum. Başka ne için yaşanır ki? Burada, pencere önünde tüm gün dikil. Bu kadar tatsız, neşesiz, faydasız bir dünya olabilir mi? Bak şu sarı sis, nasıl da caddeden aşağı dönerek ilerliyor, boz renkli evler arasından süzülüp gidiyor. Bundan daha umutsuz, sıradan ve ruhsuz ne olabilir? Eğer uygulayacağın bir alan yoksa birtakım güçlere sahip olmanın yararı nedir, doktor? Suçlar sıradan, varoluş sıradan ve hiçbir nitelik tüm bu sıradanlıklara dünya üzerinde bir işlev kazandırmıyor."

 

 

Sana şu kitabı tavsiye ederim, şimdiye dek kaleme alınmış en önemli kitaplardan biri. Winwood Reade'nin, ‘İnsanlığın Çilesi' kitabı. Bir saat içinde gelirim."

 

 

"Benim yöntemimi kullanmıyorsun," dedi, başını sallayarak. "Sana kaç kere söyledim; imkânsızları elersen, geriye İNANILMAZ DA OLSA, gerçek kalır.

 

 

Aşağı odaya yeniden iner inmez heyecanla sordum: "Peki bu ayak izleri hakkında teorin nedir?" "Sevgili Watson, biraz olsun kendin yorumlamaya çalış," dedi, tahammülsüz bir tavırla. "Benim yöntemlerimi biliyorsun. Onları uygula, sonuçları kıyas etmende sana yardımcı olurlar." "Gerçeklere yönelik bir şey düşünemiyorum." Diye cevap verdim.

 

 

"Kimyasal deneylere gömülerek zihnime iyi bir istirahat verdim. Büyük devlet adamlarımızdan birinin dediği gibi, ‘en iyi dinlenme iş değişikliğiyle olur'. Bence de öyledir.

 

 

Akıl yürütme sürecini açıklamadaki rahatlığı üzerine gülmekten kendimi alamadım. "İleri sürdüğün delilleri dinledikçe," dedim, "çözümün gülünç ölçüde kolay olduğunu, benim bile bunu aynı kolaylıkla yapabileceğimi görüyorum. Fakat yeni bir örnekle karşılaştığımda sen çözümü açıklayana kadar şaşkınlığım geçmiyor. Oysa benim gözlerim de seninkiler kadar iyi." "Doğru," diye cevap verdi. Bir sigara yaktı ve koltuğa gömüldü. "Bakıyorsun ama gözlemlemiyorsun. Aramızdaki fark belli. Mesela, antreden bu odaya çıkan merdivenleri sık sık görmüşsündür." "Sık sık." "Ne kadar sık?" "Yüzlerce kez, sanırım." "Peki kaç tane basamak var?" "Kaç tane mi? Bilmiyorum." "Tam da bu işte! Çünkü gözlemlemedin. Ama baktın. Benim demek istediğim de bu. Ben on yedi basamak olduğunu biliyorum çünkü ben hem baktım hem de gözlemledim.

 

 

Dedektif olmaya karar verdiği için sahneler, iyi bir aktörü; bilim ise, bir akılcıyı kaybetmişti.

 

 

"Sen de duydun mu?" dedim dostuma bakarak." Biri zili çaldı galiba. Bu saatte kim olabilir ki? Birini bekliyor muydun? Arkadaş falan?" "Senden başka arkadaşım yok ki," diye cevap verdi. "Misafirleri pek sevmem."

 

 

"Salı akşamı ha!" diye atıldım. "Ve bugün Perşembe. Neden dün harekete geçmedin?" "Çünkü yanıldım, sevgili Watson, üstelik korkarım bu yanılgıya beni senin hikâyelerin sayesinde tanıyan çoklarının zannettiğinden daha sık düşüyorum.

 

 

"Şimdi anladın mı hayal gücünün önemini?" dedi Holmes, "Gregory'nin sahip olmadığı şey de tam bu. Ne olmuş olabileceğini hayal ettik, varsayımımıza göre hareket ettik ve varsayımımız doğrulandı. Haydi ilerleyelim."

 

 

Bence de doğru iz üzerindesiniz. Gerçeğin en kötüsü bile şüpheden iyidir.

 

 

Reigate Bulmacası. (Başlığı işeretlemişim sanırım güzel hikaye diye)

 

 

"Azizim Watson," dedi, "tevazuyu erdem sananlara katılmıyorum. Bir mantıkçı için, her şey tam olarak ne ise öyle görünmelidir. Kendini küçük görmek de, yeteneklerini abartmak da gerçeklerden kaçmaktır. Onun için Mycroft'un benden daha iyi bir gözlemci olduğunu söylediğimde, kesin hakikatten bahsettiğimi bilmelisin."

 

 

"Gözlem yapma ve çıkarımda bulunmada benden daha üstün olduğunu söyledim. Dedektiflik sanatı bir koltukta oturup akıl yürütmekle yapılabilecek bir iş olsaydı, ağabeyim kesinlikle dünyanın gelmiş geçmiş en büyük dedektifi olurdu. Ama maalesef ne gerekli enerjiye ne de hırsa sahip. Kendi çözümünü doğrulamak için bile günlük alışkanlıklarından vazgeçmez ve kendi haklılığını ispatlamak için uğraşmaktansa yanlış anlaşılmayı tercih eder.

 

 

Diyojen Kulübü'nün kuruluş amacı da bu insanlara rahat bir yer temin etmekti. Şimdi şehirdeki en asosyal adamların çoğu bu kulübe gidiyor. Üyelerin birbirleriyle ilgilenmesi kesinlikle yasak. Yabancılar Odası haricinde hiçbir yerde kati suretle konuşulmaz; kurallara uymazsan kulüpten atılırsın. Ağabeyim kurucularından biriydi ve ben de şahsen ortamını çok rahatlatıcı bulurum."

 

 

Sherlock Holmes'ün en önemli yeteneklerinden biri de istediği zaman belleğini üstünde yoğunlaştığımız konudan ayırabilmesiydi. Şimdi, saatlerdir uğraştığımız işi unutmuş gibiydi, çağdaş Belçikalı resim ustalarının eserlerini seyretmeye dalmıştı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder