Sadece sıkıldığı için
yazı yazan bir adam gelmiş buraya bugün. Evet, bu harika insana hoşgeldin demek
için sabırsızlanıyorum. Lanet olsun sana iğrenç yaratık. Sıkılmak ne demek lan.
Sıkılmanın ne demek olduğunu içindeki pınarı keşfetmiş bir adam söyleyebilir
ancak. Yani tam anlamıyla ne olduğunu demek istiyorum –ne kadar rezalet bir şey
olduğunu- Biz biliyoruz, biz bilenler, sınıfta saçma da olsa düşüncelere dalıp
boş ekrana bakarak bir şeyler düşünmenin ne demek olduğunu biliyoruz. Bunu
unutmaması gereken ilk kişiler biziz aslında ancak bunu unutmak için en çok
çabalayanlar da biziz aynı şekilde. Bir el uzandığında tutmak için çabalayan da
biziz, elimizden tutan birisi olduğunda elinin terlemesinden şikayet eden de
biziz. Neyiz ve kimiz biz? Biz bilenler, biz kendimizi bilmiyoruz. Oturduğu
yerden hiçbir şey yapmadan her türlü çabalamanın önüne geçen kişiyiz biz. Bunu
bilmiyor muyuz, unutmak için mi yaşıyoruz, her şeyi kenara atıp gerçeklerden
kaçmak mı istiyoruz yoksa, yoksa ciddi manada bilinçsiz yaşayan ziyan ordusunun
subayları mıyız? Hiçbir şey yapmadan yaşamayı bilenlerden kim kaldı? Cevapları
olanlar için soru işaretleri, evet yeniden. Karşısındaki insanın bir şey
yapması gerektiğini kendisine kanıtlamış olan mükemmel yaratık nerede? En büyük
yalnızlığına çekildikten sonra kendisindeki yozlaşmayı fark eden zerdüşt mü
konuşuyor tekrar? Yalnızlığına mı dönmesi gerekiyor zerdüştün tekrardan,
yalnızların en yalnızı olan zerdüşt, kendisine inananları bulduktan sonra da
yalnızlığına çekilemeyecek kadar zayıf olsaydı yine de zerdüşt olur muydu?
Olmayacağını kulağıma fısıldıyor. Hayatın saat başlarındaki gerçek dışı
bağırmalar neler söylüyor bize? Bir, iki oldu mu? Oturuyorum, şimdi gecenin,
şimdi gündüzün, şimdi sadece oyun.
Yalnızlığın korkunç
karanlığından kurtulmuş olan kişi, yalnızlığa saplanmaktan en çok korkan kişi
oluyor ve bir bakıma, başka bir ifade ile söylersek eski tüfek oluyor. Hapse
bir kere düşenler, içerinin tadını bildikleri için, çıktıkları zaman tekrardan
içeri düşmekten çok korkarlar ve ideallerinden vazgeçerlerse eski tüfek olarak
anılırlar artık. Yalnızlık da böyledir. Hiç yalnız kalmamış olan, yalnızlıktan
pek korkmaz. Ancak yalnızlıktan kurtulmuş olan, tekrardan yalnız kalmaktan
sonsuz bir korku duyduğu için ideallerinden vazgeçme eşiği çok daha düşüktür.
Bu yüzden biz, Yalçın Paşa’nın söylediğini birazcık değiştirerek diyoruz ki; ‘’Bir
defa yalnız kalmış olanı, yalnız kalmış saymıyoruz’’. Yalnız olmak, daha önceki
yalnızlıktan kurtulduktan sonra tekrardan yalnız kalmaktır. İkinci defa yalnız
kalmış olan, artık yalnızlığıyla övünebilir, Hayatın ona attığı şamar, ona
verilen şeref madalyasıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder