Hayatımın düzeni ne halde diye bir düşünüyorum da, aslında gayet iyi bir şekilde elimdeki görev listesine çarpılarımı atıyorum, ancak bu artık bana yeterli gelmiyor. Neden mi, çünkü güzel kardeşim, yapmam gerekenin daha fazlası, hem de çok daha fazlası olduğunu görüyorum. Ama yine de hiçbir şey yapmamaktan çok daha iyi bir noktadayım şimdilik. Günde on sayfa ders çalışmak meselesi asıl beni tedirgin eden, bir kaplumbağa hızıyla ilerlemekteyim gerçekten, ancak bunu yapmadığım zamanlarda da hikayedeki tavşan gibi oluyordum. Hangisi daha mantıklı bunu kestiremiyorum, kaplumbağa zihniyetinde bir tavşan olmam gerekiyor, bunu yapmam lazım benim. Yalçın paşa gibi, dördüncü sınıftaki pediatri dönemi gibi olmalı her şey, oturup gerçekten bir şeylere çalışmak, devamlı çalışmak gerek. Zaten elimdeki görev listesindeki en zorlu görev bu ders çalışma aşaması, onu hallettikten sonra diğer görevler bir şekilde bitiyor, başlamak önemli olan, başladıktan sonra devamı da rahatça geliyor. Gün başladığı andan itibaren neler yapılması gerektiği ile ilgili bir plan her zaman uygulanabilir olmuyor. Ama en azından bir taslak olsa, belki ona uymak daha da kolaylaşabilir. Yani, en azından akşam dokuza kadar yapacağın her şeyi yapıp, dokuzdan sonrasını kendine ayırmak mesela güzel bir nokta olur, çünkü günün boşa geçmediğini anlamış bir şekilde, iç rahatlığıyla takılabilirsin o noktadan sonra. Aynısını sabah yaptığında ise, bir suçluluk duygusuyla akşam oturup her şeyi yapıyorum aslında, ama yetişmeme kaygısı içerisinde hallediyorum hepsini, bu da olaylara odaklanmamı engelliyordur haliyle eminim. Ders çalışıyorum ama çalıştığımın bile farkında olmuyorum bazen. Kaplumbağa hızıyla ilerliyorum, bu hem iyi anlamda hem de kötü anlamdadır. Hız artırılmalıdır, coşku eklenmelidir, bunu da denemeden yapamam. Yarın o zaman, güzel bir güne başlangıç listesi yapabilirim, sesli kitap okumakla başlamak olabilir aslında, okuduğunu anlamayı kolaylaştırır, ancak kitap okumaya başlama işi sürekli ertelenen bir iş oluyor genelde. Bu sebeple de bununla başlamak beni ürkütüyor, bununla başlayamam diyorum. En zor işten başlamak aslında en iyisidir, en zorunu bitirince insan, artık devamı da gelir zaten gibi bir psikolojiye giriyor. Yine de denenebilir, kitapla başlamak. Spor, kitap, düşünme, ders, yazı. Nasıl bir sıralamayla en iyi hale gelir bilmiyorum. Yazı ve düşünme genelde sona kalıyor, düşünme olayında sabahları günü planlamak olarak bir düşünme yapılabilir, bu oldukça faydalı olabilir, günü planlamak aslında birçok şeyi tamamlanılabilir hale getirir. Yapabilir miyim bilmiyorum ancak durum bu. En kötü durumda, şu andaki halimle devam ederim, ne olacak. Denemekten zarar gelmez, tüm işleri tamamladıktan sonra, zaten şimdikinden daha kötü hale gelemez işler, en kötü aynı derecede kalırım. Ama düşünmekle kastettiğim şey, kesinlikle sabahları günü planlamak değildi, yine de şimdiki düşünme zamanlarım nasıl geçiyor dersem, elle tutulur bir şeyler söyleyemem. En azından düşünceye, gelmesi için fırsat tanıyorum, bu da bir şeydir. Bir sayfa yazıda beş yüz kelime olduğunu düşünüyordum ancak şu anda dört yüz kırk küsür kelime ile ikinci sayfaya taşmış bulunuyoruz. O halde yarın ne yapacağıma, bu yazıda da değinelim. Sabah kalkıyorum ve günü planlamak üzerine düşünüyorum ve daha sonra beş görevi arka arkaya tamamlamaya çalışıyorum, bunların hepsi yaklaşık dört saatte biter diye düşünüyorum, hadi daha uzun sürsün, beş saat diyelim. On ikide kalktığımı düşünürsem, -ki bu konuda da kesinlikle bir şeyler yapmam gerekli- saat beşte hiçbir görev kalmıyor, bu da bana gece on ikiye kadar yedi saatlik bir serbest zaman veriyor. Bu serbest zamanın iki veya üç saatini kendime ayırırsam, dört saatlik ekstra zaman diliminde ders çalışabilirim, veya başka işler yapabilirim. Saat yedide kalktığımı düşünürsem eğer, sekizde işlere başlarsam, saat on üçte işler tamamlanmış olur. Bu da bana on bir saatlik bir boş zaman bırakır. Bu, gerçekten kocaman bir zaman dilimi, bu zamanın da dört veya beş saatini kendime ayırırsam eğer, altı saatlik bir süre ders çalışmak için elime geçmiş olur. Kesinlikle artık erken kalkmaya başlamam gerekiyor. O zaman öncelikle şunu söyleyebilirim bu yazı sonucunda: sabah kalkar kalkmaz görevleri yapmaya başlamam gerekiyor, ve ilk görev olarak da düşünme ve günü planlamayı yapmam gerekiyor, daha sonra ders çalışmaya geçmeliyim, beş görev bittiği zaman da ders çalışmaya geri dönerek günün verimli kısmını tamamlamalıyım. İkinci olarak erken kalkmaya alışmam gerekiyor. Boş zamanlarımda, acil kitabına göz gezdirebilirim. Bunların birkaçını uygulamaya geçirebilirsem eğer, günlük ders çalışma hızımı dört katına çıkarabilirim, bu harika bir hız olurdu aslında. Ayrıca günün kendime ayırdığım kısımlarında da, beş görevden hoşuma giden şeylerle de hasbıhal olabilirim, illa ki ekşide boş boş gezmem veya youtube’da saçma içerikleri izlemem gerekmiyor, İngilizce film de izleyebilirim, katkısı olur eminim. Dopdolu günler geçireceğim, evet, kaplumbağa gibi yavaş da olsa, bilge kaplumbağa olmağa doğru ilerliyorum. Yaşasın kendim!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder