25 Eylül 2017 Pazartesi

Günlük Plan

7.00 - 7.40 kalkış, duş

7.40- 18.00 ders, kitap, İngilizce

18.00 - 19.00 oyun

19.00 - 20.00 gitar, spor

20.00 - 22.00 ders

22.00 - 23.00 bilgisayar

23.00 - 24.00 kitap

20 Eylül 2017 Çarşamba

Hayatımızı Çatır Çatır Harcıyoruz!

Bugün yataktan kalkıp düşündüm. Arada yapıyorum böyle size de öneririm. Yaşlandığım zaman geçmişime baktığımda instagram, facebook, ekşisözlük gibi mecralarda öldürdüğüm vakitler hoşuma gidecek mi? Yoksa ''lanet olsun hayatımı bir bok çukuruna çevirmişim'' mi diyeceğim. Tabi ki yanıtı vermek kolay oldu. İkinci seçenek açıkça daha gerçekçiydi. Hayatımı bok çukuruna çevirdiğimi anladım. Tüm sosyal medya hesaplarımdan uzaklaşıyorum. Hayatı yaşamaya, uzun bir aradan sonra devam ediyorum. Mesela, şu anda spora gitmek yerine oturup bilgisayar oynamamın gelecekteki bana marjinal faydası nedir diye soruyorum kendime ondan sonra aksiyonlarımı gerçekleştiriyorum. Bunca zaman ders çalışmak yerine ekşide, youtube'da geçirdiğim zamanlar öldü.

Şimdi onların cenaze merasiminde ellerimi açıp Tanrı'ya, Zeus'a, Allah'a, Yehova'ya, Ra'ya, Poseidon'a, Ares'e ve ismini yazamadığım tüm mitolojik ögelere yemin ediyorum. Bir daha vaktimi asla öldürmeyeceğim.

Atatürk'ün de dediği gibi ''bir kurtarıcı arıyorsanız; ben size hiçbir şey öğretememişim demektir''.

''Kurtarıcı aramayın, kurtarıcı kendiniz olun.''


18 Eylül 2017 Pazartesi

Biraz Kültür

Asya’ya düzenlediği başarılı bir askeri seferden sonra Sezar ünlü sözünü söylemiştir: “Veni, vidi, vici” (Geldim, gördüm, yendim.)

Kimi uzuvları kesilmiş veya alınmış olan kişiler, sık sık hayali acılardan şikayet ederler. Artık yerinde olmayan uzuvlarına şiddetli ağrılar saplanmış gibi hissederler. Bu vakalar, acının kısmen beyinden geldiğine dair elde edilen ilk kanıtlardan bazılarıdır.

Bir de, daha az anlaşılmış, ama eşit derecede güçlü nosebo etkisi vardır. İnsanlara bir ilacın olumsuz yan etkilerini deneyimleyecekleri söylendiğinde bu, herhangi tıbbî bir neden olmamasına rağmen sıklıkla gerçekleşir.

800’de ilan edilen Kutsal Roma İmparatorluğu, gerçekte Avrupa’yı hiç birleştirmedi. On sekizinci yüzyılda Voltaire’in alaya aldığı gibi, ne “kutsal”dı ne “Romalı”ydı ne de bir “imparatorluk”tu.

Popüler ortaçağ efsanesinde Şarlman, tarihin en önemli şövalyeleri olan “dokuz kıymetliler”den biriydi. Diğer kıymetliler arasında Kral Arthur ve Büyük İskender bulunmaktadır.

‘Rönesans’ kelimesi, Latincede “tekrar doğmak” anlamına gelen ‘renascere’den türemiştir. Bununla Yunan ve Roma kültürünün yeniden doğuşu kastedilir.

Stoacılar için mutluluk, “ruhun mükemmel bir faaliyetiydi” ki, bu da ancak erdemli, cesur, uyumlu ve sabırlı olmakla mümkündü. Zenginlik, şöhret ve sağlık gibi şeyleri arzulamanın akla uygun olduğuna, ama mutluluğun aslında onlara sahip olmakla bir ilgisi olmadığına inandılar. Gerçekte Stoacılar, tümüyle erdemli bir kişinin, fiziken iyi durumda olup olmadığına aldırmaksızın mutlu olabileceğine inandılar.

Cengiz Han (1162-1227), Asya’nın engin topraklarını istila etmek üzere göçebe kavimlerden oluşan acımasız ordusunu yirmi yıl boyunca kumanda eden bir Moğol savaşçısıdır. Öldüğü zaman, kurduğu Moğol İmparatorluğu dünya tarihindeki en büyük birleşik imparatorluktu.

Da Vinci en çok, Mona Lisa ve Son Akşam Yemeği resimleri ile ünlü olmasına rağmen, uçmanın fiziğinden insan anatomisine uzanan geniş bir konu yelpazesi üzerinde çizimleri ve açıklamalı dipnotlarını topladığı ciltler dolusu eskiz defteriyle de bilinir. Bunlar arasında rahimdeki bir ceninin çizimi bile vardır. Da Vinci bu çizimi hayal gücünü kullanarak çizmiş olmalı, çünkü kadınların kesip incelenmesi o zamanlar yasaktı.

Bir Hint efsanesine göre dünyayı dört fil taşır. Bir kobra yılanının tepesinde denge halindeki bir kaplumbağanın sırtında dururlar. Bu hayvanlardan herhangi birinin hareketi bir depremi başlatır.

Epikürcüler, hazları durgun ve aktif hazlar olarak ikiye ayırdılar. Kinetik bir hazdan keyiflenme; bir arzuya sahip olmayı, arzuyu tatmin etmeyi ve sonrasında o arzunun yokluğunu deneyimlemeyi içine alıyordu. Örneğin yiyecek arzusu, birinin aç olması, yemek yemesi ve sonrasında doyması dolayısıyla kinetik bir hazdır. Statik bir hazdan keyiflenme, zıt olarak, arzuyu azaltmaz. Felsefî tartışmayla meşgul olma statik hazzın bir örneğidir: Felsefe yaptıkça, daha fazla felsefe yapmak istersiniz.

Yahudilik’te en kutsal mekân olarak kabul edilen ilk iki tapınağın yeri, Dağ Tapınağı, aynı zamanda Hıristiyanlık ve İslam için de son derece önemlidir. VI. yüzyılda yapılan hem Kubbet-üs-Sahra ve hem de Mescid-i Aksa, burayı Müslüman inancının en kutsal üçüncü mekânı kılar.

Son Akşam Yemeği, Yahuda tarafından Romalılar’a jurnallenmeden hemen önce, on iki havarisi ile Paskalya yemeğini kutlayan İsa’yı betimler. Hıristiyan teolojisine göre bu olay, masadaki ekmek ve şarabın İsa’nın etine ve kanına dönüştüğü yemek olarak Komünyon’un ilk kutlamasını oluşturdu.
İsa’nın, “İçinizden biri bana ihanet edecek.” (Matthew 26:21), dediği anı yakalar. Havariler böylece O’nun sözlerine karşı, her biri farklı bir duyguyu –inkar, şüphe, kin, inançsızlık veya sevgi– yansıtan ifadeleriyle gösterilir. İncil’den konuyla ilişkili diğer parça, İsa’nın,“Bana ihanet edenin eli masada benimle.” dediği Luka 22:21’dir. Da Vinci’nin resminde, masada eli İsa’nın elinin yanında duran tek kişi Yahuda’dır. Yüzü gölgede kalmış, vücudu fiziki olarak İsa’dan ürkmüş haldedir.

Jan Dark (1412-1431), İngilizler’le savaşan ortaçağ Fransız ordularının komutasını hayranlık uyandıracak bir şekilde henüz on yedi yaşında ele alan genç bir köylü kadınıydı.

İflah olmaz derecede sosyal ve kozmopolit bir adam olan George Frideric Handel (1685-1759), Johann Sebastian Bach’la birlikte, geç barok dönemin en iyi bestecisiydi

Hasidik erkek uzun siyah ceket, ibadet kemeri, siyah şapka ve tzitzit denilen yeleklerinde giysilerinin dışında asılı duran bir beyaz ip takımı giyerler. Buna ek olarak, erkeklerin yüzlerinin yan taraflarını tıraş etmelerine izin verilmez, bu nedenle çoğu Hasidik Yahudi payot denen bukle ve sakal uzatırlar. Tüm Hasidik tarikatlar birbiriyle iyi geçinmez. Chabad tarikatı İsrail Devleti’ni desteklerken, Satmer tarikatı anti-Siyonisttir.

Descartes tüm inançlarını sorgulamaya teşebbüs etti ve sadece gerçekliğinden şüphe duyamayacağı inançlarını korudu. Descartes meşhur gözlemini, yani düşünüyor olduğuna göre varlığından şüphe edemeyeceği gözlemini bu çalışması esnasında yaptı: “Düşünüyorum, öyleyse varım” veya Latincesiyle “Cogito, ergo sum.”

“Christ” kelimesi “Mesih” anlamına gelen Yunanca bir ifadedir.

Yüksek Rönesans’ın en gösterişli başyapıtlarından biri olan heykel Goliath’a saldırmadan hemen önce gergin halde bekleyen Davut’u gösterir. Bu, Donatello’nun ünlü çalışmasında gösterdiği zafer dolu genç değil, harekete geçmeye hazır bir ergendir. Klasik modellerden esinlenmiş olan Michelangelo, asil başını sola çevirmiş ve ağırlığını bir bacağına vermiş şekilde duran güzel, atletik bir vücut oydu.

Vatikan Sarayı’ndaki Sistin Şapeli en çok, 1508 ile 1512 yılları arasında Michelangelo’nun (1475-1564) resim yaptığı tavanı ile ünlüdür.

İtalya seyahati sırasında tavana hayran olan 18. yüzyıl Alman bilgini Johann Wolfgang von Goethe, “Hiç kimse Sistin Şapeli’ni görmeden bir insanın başarma kapasitesinin ne olduğu konusunda gerçek bir fikir sahibi olamaz” demiştir.

Barok dönemden hemen sonra gelen ve romantik dönemden hemen önce olan müziğin klasik dönemi, yaklaşık olarak 1750’den (Johann Sebastian Bach’ın ölümü) 1827’ye (Ludwig Van Beethoven’ın ölümü) dek sürdü.

Düşünce deneyi: Bir kişinin tamamıyla sizinki gibi bir beyni olan, tüm nöronları tamamıyla sizin nöronlarınızla aynı şekilde ateşlenen ama herhangi bir şey hissetmeyen veya tecrübe etmeyen bir beyne sahip olması mümkün müdür? Böylesi bir zombinin var olabileceğine inanıyorsanız, düalizme inanıyorsunuz demektir.

Leonardo da Vinci ve Michelangelo ile birlikte Raphael (1483-1520), İtalya’daki Yüksek Rönesansın en büyük üç sanatçısından biri olarak düşünülür.

“Atina Okulu”nda Eflatun parmağını soyut, ruhani kavramlara olan ilgisini göstermek üzere yukarı işaret ederken Aristoteles ise somut cisimlere ve dünyevi işlere yönelik tercihini göstermek üzere eliyle zemini işaret eder.

Dünyaya dair bir anlam veya amaç olmadığı sonucuna vardı. Son kitabı “Etik”te Spinoza bu sonuca ulaşırken nasıl halen mutlu olabileceğimiz üzerine yazdı.

Barok çağı, genelde tarihçiler tarafından 1600’den 1750’ye kadar süren dönem olarak tarihlenir. Barok sanatı, genelde teatral, duygusal olarak hitap eden, dinamik ve huşu uyandıran bir tür olarak tarif edilir.

Barok ifadesi, ilk olarak 19. yüzyılda dönemi eleştirmek için aşağılayıcı bir söz olarak kullanıldı. Bugün ise konuşma dilinde “aşırı”, “karmaşık” veya “tuhaf” anlamlarına gelecek şekilde kullanılmaktadır.

Deneyime dayanmayan bilgiye a priori bilgi (önsel bilgi) adı verilir, çünkü bu bilgi çeşidi deneyimden önce gerekçelendirilir. A priori bilginin diğer örnekleri, matematiksel ifadelerdir. Örneğin 1+1=2 olduğunu biliriz. Ama bunu deneyim yoluyla bilmeyiz. Bir iddianın gerekçeli bir a priori bilgi olup olmadığının iyi bir testi şöyledir: Deneyim karşısında bu iddiayı terk etmeye gönüllü olabilir miyiz? 1+1=2’nin a priori bilindiğini söylemek demek, deneyimlerimizin yönü nasıl olursa olsun bu iddiayı bırakmamızı gerektirmez.

Paskalya’da boyalı Paskalya yumurtaları verme geleneği, Mecdelli Meryem ile Roma imparatoru Tiberius Caeser Augustus arasındaki bir etkileşimden geliyor olabilir. Meryem’in İsa çarmıha gerilirken ve yeniden dirilirken orada bulunmasından dolayı, aralarında imparatorun da olduğu bir dinleyici kitlesine Meryem İsa’nın ölüyken göğe yükseldiğini ve imparatora bir yumurta sunduğunu bildirdi. İmparator, İsa’nın göğe yükselmesinin bir yumurtanın birdenbire kırmızıya dönmesi kadar mümkün olduğunu söyledi ve yumurta birdenbire kırmızıya döndü.

Otuz Yıl Savaşları Almanya’daki Katolikler ve Protestanlar arasında dini bir tartışma olarak başlamıştı. Westphalia’da Avrupa güçleri, dinin artık üzerinde kavga etmeye değer bir şey olmadığına karar verdiler.

Yerçekimi, evrenin büyük bir gizemidir. Yerçekiminin arkasındaki mesele, evrendeki her kütlenin başka kütlelerin üzerine çekilmesi ve bu çekim gücünün mesafeden etkilenmesidir. Kütle büyüdükçe çekim de büyür. Mesafe arttıkça, çekim azalır. Ama evrendeki her cisim neden diğer cisimleri çeker? Bilen yok.

Astronotlar, kaslarının körelmesini önlemek üzere uzayda günde saatlerce idman yapmalıdırlar.

Newton’un bir ağaçtan elmanın düştüğünü gördükten sonra yerçekimini kavradığına dair anlatılan hikâye doğru değildir.

Kral XIV. Louis (1638-1715), sadece dört yaşındayken 1643’te kraliyet mirasına sahip oldu ve Fransa’yı şaşırtıcı şekilde, tam yetmiş iki yıl yönetti. Uzun hükümdarlığı sırasında “Güneş Kralı” lakabını alan kral, Fransa’nın gücünü içeride topladı ve Avrupa’da genişletti.

Bu hikâye, Mozart ve opera yazarının sempatik bir karaktere dönüştürdüğü, iflah olmaz hovarda ve çapkın Don Juan’ın hikâyesidir. Böyle yapmakla, trajik opera ve komik opera türlerini harmanladılar. Bunun sonucu olarak Don Giovanni (1787) ne tam bir ahlakçı oyun, ne bir trajedi, ne de bir komedidir; daha ziyade bir karışımdır.

Epistemoloji (Bilgi Felsefesi), felsefenin bilgiyle ilgilenen dalıdır. Platon’a kadar uzanan epistemolojideki en büyük mesele, bilginin ne olduğunu tanımlama girişimdir. Geleneksel olarak filozoflar, bilgiyi gerekçelendirilmiş doğru inanç olarak tanımladılar.

“Postkolonyal edebiyat” ifadesi, dünyanın daha önce sömürgeleştirilmiş bölgelerinin yazarları tarafından yazılmış eserler bütünü için olduğu kadar, o bölgelerde yaşayan insanlar hakkında yazılmış eserler için de kullanılır.

Birçok uzman, araba kullanmayı ve televizyon izlemeyi hipnoz durumları olarak görür.

Locke’un en önemli felsefe çalışması İnsanın Anlama Yetisi Üzerine Bir Deneme (1690) adlı eseridir. Locke insan doğduğunda zihninin tabula rasa (boş levha) durumunda olduğunu öne sürer. Tüm bilgimiz sonradan yaşadığımız tecrübelerden kaynaklanmaktadır. Locke’un psikoloji anlayışında, fikirler (ideler) dünyaya yönelik duyusal tecrübelerimizden ileri gelir.

Neo-klasik sanatçılar aydınlanmanın akıl, nesnellik ve bilimsel değerlerine büyük vurgu yaparken, romantik sanatçılar fantezi, sezgi, öznellik ve duygu alanlarına doğru çekildiler.

Sigara içen bir adam sağlık risklerini duyduğunda bilişsel uyumsuzluğu deneyimler. Bir çözüm sigara içmeyi bırakmaktır. Ama davranışın değişmesinin zorluğundan dolayı, sigara içicisinin uyumsuzluğun gerilimini düşürmek için sigara içme hakkındaki inançlarını değiştirmesi daha muhtemeldir. Örneğin, stresi azaltması ve kilo kaybını kolaylaştırması gibi, sigara içmenin sağlık açısından olumlu algılanan yönlerine odaklanmayı seçebilir.

Bir bilim insanı beyninizi çıkarsın ve kendi kafasına koysun. Sonra kendi beynini de sizin kafanıza koysun. Bu işlemin sonunda, söz konusu iki insandan birine işkence edilecektir. Ameliyat olmadan önce, size bir seçenek sunulduğunu varsayın. Sadece kendinizi düşünerek, kime işkence edilmesini tercih edersiniz? Sizin bedeninize ve bilim insanının beynine sahip kişiye (A) mi yoksa bilim insanının bedenine ve sizin beyninize sahip kişiye (B) mi?

Katolik dünya Roma sınırları içinde ufak, bağımsız bir devlet olan Vatikan Şehri’nden yönetilir.

Zerdüştler, ateş tapınaklarında ibadet ederler. Bu, biraz yanlış yorumlanmıştır; çünkü ateşin kendisine tapınılmaz, o sadece saflığın bir sembolü olarak görülür.



16 Eylül 2017 Cumartesi

Hayat Amacını ve Tutukunu Bulamıyor Musun?

Tutkunu bulmana yardımcı olacağım ve bu ''sadece sevdiğin şeyi yap dostum'' klişesinden çok uzak olacak. Hadi başlayalım.

Acı bir gerçek toplumumuzdaki bir sürü insan sıkıcı bir hayat yaşıyorlar. Sevmediği işleri yapıyorlar, berbat pazartesinden bahsediyorlar, hafta sonunu beklemekten başka hiç bir şey yapmıyorlar.

İnsanlar genelde yolun başında olduklarını ve bir şeylerin değişeceğini düşünüyorlar ama yapamıyorlar. Senin bunu yapman gerek.

Bugün size genç yaşımda hayat amacımı bulma ve ne yapmak istiyorsam onu yapma hikayemi anlatayım.

Öncelikle yapmak istediğin tüm şeyleri bir yere yaz ve onları yapmaya başla. Şimdi bir çoğunuz ''peki sevdiğim şeyi bilmiyorsam nasıl yapacağım'' diyorsunuz. Ben de ''bir şeyi denemeden ondan hoşlandığınızı anlayamazsınız'' diyorum.

Örnek bir bir liste yazıyorum. 1- Kızıl bir kızla seviş. 2- Güzel bir vücut yap. 3- gezmek. 4- Blog yazmak. 5- Ünlü biriyle ilişki yaşamak vs.. Bunun gibi yapmak istediğin, olmasını istediğin veya başlayıp devam ettiremediğin şeyler. 10 maddelik bir liste çıkarmanızı istiyorum. 10 olmuyorsa 5 de olur 3 de hatta 1 de olur. 1 sıfırdan çok daha büyüktür. Her seferinde hayat amacına daha da yaklaşacaksın. Yazdıktan sonra yapacağın şey şu: dışarı çıkıp onu denemek ve bir şans vermek.

Mesela fotoğrafçılık yazdıysan dışarı çık ve fotoğraf çekmeye başla.

Not: internetimde arıza oldu. Telefondan yazmak durumunda kaldım. Özet geçiyorum. 1- yapmak istediğin şeyleri yaz. 2- aşağılardan başla hoşuna giderse yatırım yap. 3- birden fazla tutkun olsun. 4- sadece bir şeyler yap.

7 Eylül 2017 Perşembe

İstediğin Her Kızı Elde Etmek

1- MUHTAÇ OLMAMAK

Dünyada çekiciliğe en uzak olan şey, muhtaç olmaktır. Muhtaç olmak, bir kızın sizi reddetmesinin en önemli nedenidir. örn: çok fazla mesaj atmak, her gün konuşmak, sürekli seni sevmesi için onaylanmak istemek ve o seviyor diye aptalca şeyleri seviyor gibi yapmak.

Peki bir erkek neden muhtaç olur? 1- kendine güveni yoktur. 2- kendi başınayken, kendini memnun etmek için sürekli yaptığı(devam ettirdiği) bir şey yoktur.

eğer kendi hayatında devam ettirdiğin bir çok şey varsa, muhtaç olmaya ve instagram'dan ve snapchat'ten beğendiğin kızı tüm gün stalklamaya vaktin kalmayacaktır. Çok yoğun olacaksın kendi işinle uğraşmaktan, mücadele sporu yapmaktan, ağırlık kaldırmaktan, ilgilendiğin konularda kitap okumaktan veya her neyi yapmayı seviyorsan, ondan.

Pullaway taktiğinden bahsetmiştim. Kızla konuşmaya ara veriyorsun ve geri döndüğünde kız sana daha çok bağlanmış oluyor. Bunu gerçekten bir iş yaparken kızla konuşamadığımda farkettim. Ve bunu kasten yapmaya başladım ve istediğim sonucu aldım.

Şimdi kendi hayatını geliştirmeye başlarsan, hobilerinin ve hedeflerinin peşinden daha çok gidersen; hayatta uğraşırken zevk aldığın ve onu yaparken aşırı odaklandığın bir nokta olacak. Ve bir kıza her gün mesaj yazmak istemeyeceksin.

Pullaway, gerçekten taktiği yaparken etkileyici biri olmaya çalışıyorsan harika bir taktik. Çünkü bu, kızlara zaten bir çok şeyle uğraşan etkileyici birisi oluğun hissini veriyor. Ve gerçekten de her zaman kendinin en iyi versiyonu olmak için çabalamalısın. Eğer henüz kendinin en iyi versiyonu değilsen, kızların senin o halde olduğunu düşünmesi için bu küçük taktikleri kullanabilirsin. Ama senin nihai görevin, bu noktaya ulaşmaktır. Çünkü bu noktada senin doğal halin zaten en iyisidir ve kızlar sana direnemezler.


2- BAŞARI

Hiç en başarılı insanların, en seksi kızlarla olduğuna dikkat ettiniz mi? Evet, ben de ettim.

Eğer devam ettirdiğin bir şey yoksa ve hayatın, sürekli kız düşürmenin etrafında dönüyorsa sadece bir kaybeden olacaksın. Hatırla: ''Kızlar protein tozu gibidir, eğer harika bir hayatın varsa onun gelişmesine yardımcı olurlar''. Yani: ''Eğer bir kaybedensen ve bir sevgili bulursan en fazla 'sevgilisi olan bir kaybeden' olursun'' Sevgili yapmak seni Recep İvedik'ken bir anda James Bond yapmaz.

Her zaman ilk önce güzel ve pozitif bir hayat kurmayı ondan sonra bunu bir güzel kızla desteklemeni öneririm. ya da 2,3 veya 4...

Ayrıca, yaparken zevk aldığın bir şeyde başarılı olmak, hayatını çok daha eğlenceli hale getirecek ve başarından dolayı daha çok kıza ulaşacaksın.

Kızların sosyal durumu genelde erkeklerden daha iyidir. Başarılı olmak hemen senin sosyal değerini artıracaktır ve daha seksi kızlara aynı ortamda olmanı ve onlarla takılmanı sağlayacaktır.

Aslında erkeklerin kızlarla konuşurken gergin olmasının ve takılmasının nedeni genelde konuştuğu kızı elde etmeye çalıştığı içindir. Ve bu durum da otomatik olarak kızın statüsünü ve değerini erkeğinkinden üstün kılar. Ama başarılı bir erkeksen, yüksek statün bu negatif değerleri yok eder hatta tersine çevirir. Bu aynı zamanda popüler erkeklerin neden seksi kızlarla olduğunun da sebebidir. O erkeklerin sizden doğal olarak daha iyi olmalarıyla alakası yok. Sosyal statüleri kızları etkiliyor ve çıldırtıyor.

3- KENDİNE GÜVENMEK

Daha önce de özgüven hakkında yazdım ancak özgüven kazanmanın en iyi yolu başarıdır.

Sadece finansal başarıdan bahsetmiyorum. Sürekli hedeflerin ve hobilerin için çalışmak ve başarmak, seni sürekli ilerlemeye odaklanacağın ve hatalarında yaşamamanı sağlayacak bir zihin yapısına getirir. Bu da senin insanlarla daha az ihtimalle saçmalık yaşamanı sağlar. Yani kızların sevdiği gibi biri yani, garip olmayan ve sürekli ilerleyen biri olacaksın. İddialı olmak ve sürekli ilerlemek kızlar konusunda erkeklerin gözden kaçırdığı en önemli noktadır.

Eğer bir kızla takılmak istersem, sadece bunu yaparım. Zamanımı, kıza atacağım en iyi mesaj saatini, en iyi mesajı veya en iyi açılış cümlesini, ve bunun gibi saçmalıkları düşünmek için harcamak istemem. Zaten gerçekten önemli bir şeyle çok meşgulüm düşünme gücümü kıza atacağım mesaj için harcamak istemiyorum. Sadece ona flörtöz veya daha önce tartıştığımız bir şey hakkında yazarım ve sonrasında dışarıda takılmak için çağırırım. İlk mesajda kızla bir yerde takılmak için hafif sataşarak davet etmek iyi bir açılıştır çünkü mesaj atma amacınız bellidir, beraber takılmak. Kızlarla iletişiminiz böyle olmalı.

Eğer onay bekliyorsan kızdan ona böyle bir şey yazamazsın çünkü kıza sataşınca kıza sataşmanı onaylaması için köpek yavrusu gibi bakacaksın. Bunu önlemek de tekrar 1. maddeye götürüyor bizi. Güzel bir hayat kurmak sizi muhtaç olmayan biri yapar bu da sataşmalarınızı daha doğal yapar ve bu da sizi daha çekici yapar.

İşte bu kadar. Bunları uyguladığınızda tüm hayatınız çok daha iyi olacak.

Garip Bir Dinin Kuralları

1- Bir kıza yaklaşırken ne söylediğin değil nasıl söylediğin ve kimin söylediği önemli.

2- Kız mesajlarına dönmüyorsa veya geciktiriyorsa Kıvanç Tatlıtuğ Testini uygula.

3- Bir kızı etkilemenin yolu basit. kendini havalı göstermene gerek yok. oldugun kişinin zaten havalı oldugunu belli et. yani farelerle ilgileniyorsan bunu dünyadaki en önemli şey gibi anlat ve cidden öyle gör.(zaten öyle görmesen napcan fareyi amk)

4- Sevgili ve sex senin için mutlu olma sebebi ise sıçmışsın demektir. kendi içinde mutlu olduktan sonra sevgili gelirse sex gelirse daha mutlu olursun. ama yok mutsuzsan ikisi de bir işe yaramaz. body ve supplement metaforu.

5- Emoji kullanmak. kullanma genelde ama kullanırsan kız senin şaka yaptuğının farkında olsun. sürekli lol atıyorsan kes şunu.

6- Efendi erkek reddedilir mi? hayır. efendi erkek sadece kızlara efendi oldugu için reddedilir. ben sana iyi davranayım sen de bana ver demenin erkekçesidir bu. ve ayıptır. feyksiniz amk. piç olmak zorunda degilsin. iyi ol adam ol yeter.

7- Kızlar vucuda bakar mı? evet. ancak obez olmadığın veya aşırı vitaminsiz olmadıgın müddetçe sevgili yapmanın önünde engel yok.

8- Kız seninle ilgileniyor mu? kızı dışarı davet et.(teke tek) kabul etmezse ilgilenmiyor. emin olmak mı istedin. diğer hafta bir daha davet et. kabul etmezse artık eminsin, ilgilenmiyor. eger kabul ederse onu sevdiğini belli edecek bir hareket yap öp, elini tut vs. kesin bir hareket. oldu oldu; olmadı, ilgilenmiyor.

9- Mesajlaşma. 1. get a life. mesaj at konuş, sataş, eglen ve konu bitince daha yazma. dışarı çıkma teklif et. zaten dışarı çıkarmak için yazıyorsun, bunu unutma.

10- Daha iyi görünmek. yüzün güzel degilse(ortalama üstü) sakal bırak. kendine güven. pozitif ol. gülümse(feyk degil, cidden ne bok yapıyorsan zevk alarak yap). az ve öz konuş aq, az daha çoktur.

11- Kızın ilgisini boostlamak. Mesajla konuşurken bazen arada 1 gün ara ver. bunu çok abartmadan ölçülü yap. Kızın ilgisi artacak.

12- Friend zone? friendzone'a girme. flört et. arkadaşın değil, ona göre davran. tut elini, öp, elini beline at vs. Çoktan friendzone'a girdiysen bir müddet kızla görüşme ve pozitif olarak değişiklik yap kendinde ve kıza ilk defa tanışıyormuş gibi yürü.

13- Tinder? internet oyunu çok zor. ama biraz kolaylaşabilir. vucudunu gösterirken çaktırma. profile az öz yaz. arkadaşlarla eglenrken foto, kuul bişi yaparken foto, ve tek kendin yada bi kızla foto. fotolarda eglence önemli. her kızı saga kaydır. ilk mesaj eglenceli olmalı. super like iyidir. hemen numarasını iste.

14- Kızla şimdilik bişey düşünmüyorsan. uzak dur, denk gelirse konuş vs. kızı istedigin an oyununu kullan ve hareketini yap.

15- Partide kıza yürüme. Ses yüksek eğlence odaklıysa kızın önünden yaklaş, dans et, gözlerine bak, elini tut. Bu aşamada(el tutma) kız yaklaşırsa ilgisini çekmişsindir hareketini yap. Kız uzaklaşırsa ilgisi yoktur çekil.
Daha resmi bir partiyse kızı dansa kaldır gözlerine bak, hareketini yap ya da num. iste.

16- Çirkinsen oyununu iyileştirmek için. Spor, kıyafet, beden dili, para, saç, özgüven.

17- Sevdiğin kıza hareketini yap. Hareket şöyle olur: elini tut, öp, elini beline at vs. hareket yapmak için doğru zaman diye bir şey yoktur her zaman yapabilirsin ama buluşmanın sonunda değil ortasında yap.

2 Eylül 2017 Cumartesi

Hadi Aptalı Tanıyalım

Celal Şengör hocamın kitabından(Aptalı Tanımak) altını çizdiğim(unutmak istemediğim veya hoşuma giden) yerleri derledim. Her zaman için alıntılardan ziyade kitabın tamamını okumanızı tavsiye ederim.

- Türkiye’de insanlar huzursuzdur, birbirlerini sevmezler, ahlâksızlık diz boyudur. Aile içi ilişkiler sevgi ve saygıdan çok toplumsal baskı ve ekonomik mecburiyete dayanır

- Aptalı tanıyıp onu sorumlu mevkilerden uzaklaştırmak için kimsenin dâhi olmasına gerek yoktur.

- Kendimizi yönetecek insanların toplum ortalamasını yansıtmasını değil, o ortalamanın mümkün olduğu kadar üstünde olmasını temin etmeliyiz. Ancak toplumun ortalama IQ’sunun üzerindeki yöneticiler toplumu yukarıya çekebilirler. Kendimize benzedikleri için sempati duyduklarımızı değil, bizden üstün olduklarına inandıklarımızı (bize bazen itici gelseler bile) yönetici olarak görmek istemeliyiz.

- Bir kişi şunları yapabiliyor mu? 1) Problemin nedenlerini anlamak, 2) problemin herhangi bir detayına saplanmadan, tamamını görebilmek, 3) problemi çözecek verilerin doğasını ve nerede bulunabileceklerini bilmek, 4) problemin sunumunun ve problemi çözecek verilerin kendi içinde tutarlılıklarını ölçebilmek, 5) hızlı çözüm üretmek ve teklif edilen çözüm, eldeki veriyle çelişirse derhal onu terk ederek yeni bir çözümü oluşturmak, 6) çelişen verinin çelişmeyen verilerle ilişkisini kurarak, verinin bizzat kendisinin doğruluğunu veriyi baştan toplamaya gerek kalmadan tartabilmek, 7) benzer problemleri geçmişte gerçekten çözmüş olmak veya çözülmüş problemlerin çözülme süreçlerini iyi tanımak. Akıllı insan problemin çözümüyle ilgilidir, aptal ise kendi kafasındaki herhangi bir fikri çözüm diye dayatmak ister.

- Oya'nın sorusu şuydu: Hiçbir inancı olmayan bir insan olarak, nasıl olsa ölüp karbonlaşacağıma göre, niçin bu kadar zahmete katlanıyorum?

- Fazla rahata eren kişi, bilgiye de ihtiyaç duymadığı hasebine kapılır. Halbuki kuşkulu kişi, her fırsatta bilgisini kontrol etmek ister. Onun için her şey bir sorundur. Kimseye inanmaz, söylenilenleri problem addedip doğruluklarını kontrol etmeye gayret eder. Tabiata bile kuşkuyla bakar: Acaba şu sudan içersem ne olurum? Bana bir zararı olur mu? Veya faydası olur mu? Bunu nasıl öğrenebilirim? Öğrendiğimden nasıl emin olabilirim? Yürümeye mecbur muyum? Şu at benden hızlı gidiyor, acaba ona binmeyi mi denesem? Sırtı ayaklarımı ve kuyruk sokumumu acıtabilir. Orada nasıl rahat oturabilirim? Tüm bu ve benzeri sorular şimdiki durumundan memnun olmayan, onu iyileştirmeyi amaçlayan insanların sorulandır. Bir lokma ekmek ve bir hırka ile kanaat eden insan yaratıcı olamaz.

- Üniversiteye meslek öğrenmek için gelinmez. Üniversiteye yeni bilgi üretmeyi öğrenmek ve yeni bilgiyi araştırmalarla üretmek için gelinir.

- Türkiye’deki ailelerin ezici çoğunluğu hâlâ otoriter pederşahi aileler olup böyle ailelerde çocuğa birey olarak değer verilmez. Çocuk yavru olarak sevilir ve kollanır, ama kendisine bir birey olarak saygı duyulmaz. Bu kendi aklını ve gözlemlerini kullanamayan (yani aptal) bireyler oluşturduğu gibi, bu bireyleri aynı zamanda karamsar da yapar.

- Doğru bilgiyi üretmek bireye ait bir sorumluluktur. Bu sorumluluğu büyüğüne, yöneticisine, dinine vs. yıkmaya kal^m insanlığından feragatle koyunluğa razı olmuş demektir.

- Önyargısı olmayan insan boş kafalı demektir; o ana kadar eline gelen verileri değerlendirememiş insan demektir. Uygar insan ise önyargısının yalnızca bir varsayım olduğunun bilincinde olarak onu her an yeni verilerle kontrole açık tutan kişi demektir.

- Bir müddettir öğrencinin Türkçe okuduğu dersleri de öğrenmediğini düşünmeye başladım. Bunları düşününce birden kafamda bir şimşek çaktı: Zor olan Türkiye’de yabancı dil öğrenmek değil, herhangi bir şeyi öğrenmektir. Çünkü öğrenci, öğreneceği şeyi öğrenmek için değil, not almak için çalışmaktadır.

- Kul, iyi bir öğrenci olamaz. Türkiye’de eğitimin temel sorunu, öğrenciye önce kulluktan kurtulmasını, öğrendiğini her şeyden önce kendi keyfi ve zevki, kendi tutkusu için öğrenmesini öğretmektir.

- La Fontaine’in açlıktan iskelete dönmüş kurdunun, boynunda tasma izi gördüğü besili köpeğe söylediği sözler unutulmamalıdır: “Bu fiyata karnımı doyurmaktansa aç dolaşmayı tercih ederim.”

- Üniversitede ders veren hoca, öğrettiğini öğrenmemek ısrarında olduğu halde, bahşedeceği hakları gasp niyetiyle vereceği diplomayı kapmak isteyen bir bireye ders vermeme ve o diplomayı kazandırmama özgürlüğüne sahiptir.

- üniversitelere alınacak öğrenci sayısı azaltılmalıdır. Bunun yerine üniversite dışı yükseköğretim ve bilhassa meslek eğitimine büyük önem verilerek bu tür eğitim veren kurumların sayısı arttırılmalıdır. Öğrenci elemesi ilköğretim sonu, lise sonu ve üniversite birinci sınıf sonu aşamalarında yapılmalı, bu seviyelerde üniversite okuyacak kapasitesi olmadığı görülen öğrenci, topluma faydalı olabileceği başka eğitim kulvarlarına kanalize edilmelidir.

- Böyle elemeler diplomalı işsizler sorununa bir çare olacağı gibi, diplomalı cahiller sorununu da büyük ölçüde ortadan kaldıracaktır.

- Bir şeyi ortadan kaldırırken yaptığınızı başkaları fark etmesin isterseniz en iyi yol, yok etmek istediğiniz nesneyi sulandırarak çoğaltmaktır.

- “akıllı tasarımcı” fikri bilimsel olmadığı gibi, bilimle uyumlu veya uyumsuz da olamaz, çünkü kontrolü kabil değildir. Bir inançtan ibarettir ki, buna da (evrenin gerçek olduğu konusundaki inanç dışında) bilimde yer yoktur. bilimde kontrolü mümkün olmayan varsayımlar bilimsel addedilmezler.

- İnsan olmak zordur: Bunun tek nedeni yalan müessesesinin insan yaşamının bir parçası olmasıdır. Yalan söylemeden, yani doğru olmayan bir şeyi doğru farz edip dile getirmeden insan olunmaz.

- Her şeyden önce yalanın neleri ima ettiğini, inandığınız takdirde nelerin olabileceğini, inanmadığınız takdirde neler olabileceğini iyice düşününüz ve bunlardan türeteceğiniz çıkarımları kontrol etmeye gayret ediniz.

- Birisi dediklerini veya yazdıklarını kontrol etmenizi istemiyor mu, biliniz ki yalancıdır.

- Ahmet Haşim 1919’da tespit edip kaleme dökmemiş miydi? Ne diyordu büyük şair? ‘‘Ankara'da Almanya imparatorunun Anadolu hastalıklarını incelemek üzere gönderdiği bir tıp heyetinin bazı büyük rütbeli üyeleriyle görüştüm, ... Anlamışlar ki, Anadolu Türklerinin karınları kurtlarla yüklü ve kanları bu kurtların salgıladığı parazitlerle dolu bulunuyor. Cinsi, yakın bir yok olma ile tehdit eden bu halin sebebi nedir bilir misin? Beslenme eksikliği. Her ne kadar garip görünse de Anadolu Türkleri henüz ekmek yapımından bile habersizdirler. ...istisnasız nakil vasıtaları olan kağnı hiç şüphe yok ki taş devri keşiflerinden ve aletlerindendir.... Evlerine gelince, onlar da öyle: Duvarlar yontulmamış alelâde taşların, çalı çırpının, leylek yuvasında olduğu gibi gelişigüzel dizilmesinden hâsıl olmuştur. Anadolu külliyen temizlikten mahrumdur...

- Bugün haklı olarak hükümeti eleştiren gösteriler yapan öğrencilerimizden ricam: Köprülü’yü okuyunuz. Gazetelerde yazdığı yazılarını da okuyunuz. Orada pankartlarınıza yazabileceğiniz çok kıymetli inciler bulacaksınız. İşte o zaman sizi kimse suçlayamaz. Suçlayanlar da tarihin çöp sepetinde yerlerini alırlar.

- Pittard, Ravue Antropologique‘in politik konularda yayın yapan bir dergi olmadığını söyleyerek söze başlıyor. Ama diyor, zaten bu yazıya konu ettiğim insanın politik tarafından bahsetmek niyetinde değilim. Anlatmak istediği, bilime ilgi duyan, onu destekleyen Atatürk. Pittard, sırasıyla Atatürk’ün dil ve harf reformunu, Türklerin kökenine gösterdiği bilimsel ilgiyi ve Anadolu’nun tüm geçmişinin incelenmesine verdiği büyük destek ve heyecanı anlatıyor. Atatürk’ün 1939’da yapılacak Uluslararası Arkeoloji ve Antropoloji Kongresini Türkiye’ye davet ettiğini hatırlatarak, kongrenin kendisine şeref başkanlığı vermeyi düşündüğünü, ama Atatürk'ün diğer devlet başkanlarının tersine sırf onursal bir unvan ile yetinmeyip bizzat kongrenin çalışmalarına iştirak edeceğinden emin olduklarını söylüyor. Ne yazık ki, diyor, ölüm onu bu zevkten mahrum etti. Ama diyor, kongreye katılanlar bilimlerine benzeri olmayan bir destek veren bu büyük kişinin anısını unutmayacaklardır.

- Aziz(!) Kiril, dinin insanlığa verebileceği zararları kişiliğinde özetlemiş ender bulunan yobazlardan biridir. Bu tür insanların hayatlarını incelemek, onların ve benzerlerinin insan uygarlığına verebilecekleri zararların daha iyi anlaşılabilmesi için çok önemlidir. Şuna eminim ki, Kiril’i iyi tanıyan bir insan ne Hallac-ı Mansur’un katline katlanabilir, ne al Gazzalî’yi ciddiye alır, ne Aziz Bartolomeus gecesine göz yumabilir, ne Hitler’e oy verir, ne Lenin’e veya Stalin’ e veya Mao’ya tahammül edebilir, ne de George Bush’u ikinci kere başkan yapardı.

- İrtica ile mücadele, her Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının –hayır, hayır, kendine “insan'’ sıfatını yakıştıran her bireyin görevidir. İrtica, yani gericilik, ricat kelimesiyle akrabadır, yani geri çekilmekle. Gericilik, insanoğlunun ulaşmış bulunduğu belirli bir uygarlık düzeyinden geri gitmeyi istemek, bunu temin için çalışmak demektir.

- Okulun en önemli görevi öğrenciye serbest, eleştirel düşünmeyi öğretmektir. Onun için onun önüne “bu tartışılamaz” etiketini taşıyan hiçbir şey, ama hiçbir şey konulamaz.

- tartışmayı, yani eleştiriyi yasaklayan her şey gericiliktir ve toplumda kurumsal yer edinmesine izin verilemez.