Asya’ya düzenlediği başarılı bir askeri seferden sonra Sezar ünlü sözünü söylemiştir: “Veni, vidi, vici” (Geldim, gördüm, yendim.)
Kimi uzuvları kesilmiş veya alınmış olan kişiler, sık sık hayali acılardan şikayet ederler. Artık yerinde olmayan uzuvlarına şiddetli ağrılar saplanmış gibi hissederler. Bu vakalar, acının kısmen beyinden geldiğine dair elde edilen ilk kanıtlardan bazılarıdır.
Bir de, daha az anlaşılmış, ama eşit derecede güçlü nosebo etkisi vardır. İnsanlara bir ilacın olumsuz yan etkilerini deneyimleyecekleri söylendiğinde bu, herhangi tıbbî bir neden olmamasına rağmen sıklıkla gerçekleşir.
800’de ilan edilen Kutsal Roma İmparatorluğu, gerçekte Avrupa’yı hiç birleştirmedi. On sekizinci yüzyılda Voltaire’in alaya aldığı gibi, ne “kutsal”dı ne “Romalı”ydı ne de bir “imparatorluk”tu.
Popüler ortaçağ efsanesinde Şarlman, tarihin en önemli şövalyeleri olan “dokuz kıymetliler”den biriydi. Diğer kıymetliler arasında Kral Arthur ve Büyük İskender bulunmaktadır.
‘Rönesans’ kelimesi, Latincede “tekrar doğmak” anlamına gelen ‘renascere’den türemiştir. Bununla Yunan ve Roma kültürünün yeniden doğuşu kastedilir.
Stoacılar için mutluluk, “ruhun mükemmel bir faaliyetiydi” ki, bu da ancak erdemli, cesur, uyumlu ve sabırlı olmakla mümkündü. Zenginlik, şöhret ve sağlık gibi şeyleri arzulamanın akla uygun olduğuna, ama mutluluğun aslında onlara sahip olmakla bir ilgisi olmadığına inandılar. Gerçekte Stoacılar, tümüyle erdemli bir kişinin, fiziken iyi durumda olup olmadığına aldırmaksızın mutlu olabileceğine inandılar.
Cengiz Han (1162-1227), Asya’nın engin topraklarını istila etmek üzere göçebe kavimlerden oluşan acımasız ordusunu yirmi yıl boyunca kumanda eden bir Moğol savaşçısıdır. Öldüğü zaman, kurduğu Moğol İmparatorluğu dünya tarihindeki en büyük birleşik imparatorluktu.
Da Vinci en çok, Mona Lisa ve Son Akşam Yemeği resimleri ile ünlü olmasına rağmen, uçmanın fiziğinden insan anatomisine uzanan geniş bir konu yelpazesi üzerinde çizimleri ve açıklamalı dipnotlarını topladığı ciltler dolusu eskiz defteriyle de bilinir. Bunlar arasında rahimdeki bir ceninin çizimi bile vardır. Da Vinci bu çizimi hayal gücünü kullanarak çizmiş olmalı, çünkü kadınların kesip incelenmesi o zamanlar yasaktı.
Bir Hint efsanesine göre dünyayı dört fil taşır. Bir kobra yılanının tepesinde denge halindeki bir kaplumbağanın sırtında dururlar. Bu hayvanlardan herhangi birinin hareketi bir depremi başlatır.
Epikürcüler, hazları durgun ve aktif hazlar olarak ikiye ayırdılar. Kinetik bir hazdan keyiflenme; bir arzuya sahip olmayı, arzuyu tatmin etmeyi ve sonrasında o arzunun yokluğunu deneyimlemeyi içine alıyordu. Örneğin yiyecek arzusu, birinin aç olması, yemek yemesi ve sonrasında doyması dolayısıyla kinetik bir hazdır. Statik bir hazdan keyiflenme, zıt olarak, arzuyu azaltmaz. Felsefî tartışmayla meşgul olma statik hazzın bir örneğidir: Felsefe yaptıkça, daha fazla felsefe yapmak istersiniz.
Yahudilik’te en kutsal mekân olarak kabul edilen ilk iki tapınağın yeri, Dağ Tapınağı, aynı zamanda Hıristiyanlık ve İslam için de son derece önemlidir. VI. yüzyılda yapılan hem Kubbet-üs-Sahra ve hem de Mescid-i Aksa, burayı Müslüman inancının en kutsal üçüncü mekânı kılar.
Son Akşam Yemeği, Yahuda tarafından Romalılar’a jurnallenmeden hemen önce, on iki havarisi ile Paskalya yemeğini kutlayan İsa’yı betimler. Hıristiyan teolojisine göre bu olay, masadaki ekmek ve şarabın İsa’nın etine ve kanına dönüştüğü yemek olarak Komünyon’un ilk kutlamasını oluşturdu.
İsa’nın, “İçinizden biri bana ihanet edecek.” (Matthew 26:21), dediği anı yakalar. Havariler böylece O’nun sözlerine karşı, her biri farklı bir duyguyu –inkar, şüphe, kin, inançsızlık veya sevgi– yansıtan ifadeleriyle gösterilir. İncil’den konuyla ilişkili diğer parça, İsa’nın,“Bana ihanet edenin eli masada benimle.” dediği Luka 22:21’dir. Da Vinci’nin resminde, masada eli İsa’nın elinin yanında duran tek kişi Yahuda’dır. Yüzü gölgede kalmış, vücudu fiziki olarak İsa’dan ürkmüş haldedir.
Jan Dark (1412-1431), İngilizler’le savaşan ortaçağ Fransız ordularının komutasını hayranlık uyandıracak bir şekilde henüz on yedi yaşında ele alan genç bir köylü kadınıydı.
İflah olmaz derecede sosyal ve kozmopolit bir adam olan George Frideric Handel (1685-1759), Johann Sebastian Bach’la birlikte, geç barok dönemin en iyi bestecisiydi
Hasidik erkek uzun siyah ceket, ibadet kemeri, siyah şapka ve tzitzit denilen yeleklerinde giysilerinin dışında asılı duran bir beyaz ip takımı giyerler. Buna ek olarak, erkeklerin yüzlerinin yan taraflarını tıraş etmelerine izin verilmez, bu nedenle çoğu Hasidik Yahudi payot denen bukle ve sakal uzatırlar. Tüm Hasidik tarikatlar birbiriyle iyi geçinmez. Chabad tarikatı İsrail Devleti’ni desteklerken, Satmer tarikatı anti-Siyonisttir.
Descartes tüm inançlarını sorgulamaya teşebbüs etti ve sadece gerçekliğinden şüphe duyamayacağı inançlarını korudu. Descartes meşhur gözlemini, yani düşünüyor olduğuna göre varlığından şüphe edemeyeceği gözlemini bu çalışması esnasında yaptı: “Düşünüyorum, öyleyse varım” veya Latincesiyle “Cogito, ergo sum.”
“Christ” kelimesi “Mesih” anlamına gelen Yunanca bir ifadedir.
Yüksek Rönesans’ın en gösterişli başyapıtlarından biri olan heykel Goliath’a saldırmadan hemen önce gergin halde bekleyen Davut’u gösterir. Bu, Donatello’nun ünlü çalışmasında gösterdiği zafer dolu genç değil, harekete geçmeye hazır bir ergendir. Klasik modellerden esinlenmiş olan Michelangelo, asil başını sola çevirmiş ve ağırlığını bir bacağına vermiş şekilde duran güzel, atletik bir vücut oydu.
Vatikan Sarayı’ndaki Sistin Şapeli en çok, 1508 ile 1512 yılları arasında Michelangelo’nun (1475-1564) resim yaptığı tavanı ile ünlüdür.
İtalya seyahati sırasında tavana hayran olan 18. yüzyıl Alman bilgini Johann Wolfgang von Goethe, “Hiç kimse Sistin Şapeli’ni görmeden bir insanın başarma kapasitesinin ne olduğu konusunda gerçek bir fikir sahibi olamaz” demiştir.
Barok dönemden hemen sonra gelen ve romantik dönemden hemen önce olan müziğin klasik dönemi, yaklaşık olarak 1750’den (Johann Sebastian Bach’ın ölümü) 1827’ye (Ludwig Van Beethoven’ın ölümü) dek sürdü.
Düşünce deneyi: Bir kişinin tamamıyla sizinki gibi bir beyni olan, tüm nöronları tamamıyla sizin nöronlarınızla aynı şekilde ateşlenen ama herhangi bir şey hissetmeyen veya tecrübe etmeyen bir beyne sahip olması mümkün müdür? Böylesi bir zombinin var olabileceğine inanıyorsanız, düalizme inanıyorsunuz demektir.
Leonardo da Vinci ve Michelangelo ile birlikte Raphael (1483-1520), İtalya’daki Yüksek Rönesansın en büyük üç sanatçısından biri olarak düşünülür.
“Atina Okulu”nda Eflatun parmağını soyut, ruhani kavramlara olan ilgisini göstermek üzere yukarı işaret ederken Aristoteles ise somut cisimlere ve dünyevi işlere yönelik tercihini göstermek üzere eliyle zemini işaret eder.
Dünyaya dair bir anlam veya amaç olmadığı sonucuna vardı. Son kitabı “Etik”te Spinoza bu sonuca ulaşırken nasıl halen mutlu olabileceğimiz üzerine yazdı.
Barok çağı, genelde tarihçiler tarafından 1600’den 1750’ye kadar süren dönem olarak tarihlenir. Barok sanatı, genelde teatral, duygusal olarak hitap eden, dinamik ve huşu uyandıran bir tür olarak tarif edilir.
Barok ifadesi, ilk olarak 19. yüzyılda dönemi eleştirmek için aşağılayıcı bir söz olarak kullanıldı. Bugün ise konuşma dilinde “aşırı”, “karmaşık” veya “tuhaf” anlamlarına gelecek şekilde kullanılmaktadır.
Deneyime dayanmayan bilgiye a priori bilgi (önsel bilgi) adı verilir, çünkü bu bilgi çeşidi deneyimden önce gerekçelendirilir. A priori bilginin diğer örnekleri, matematiksel ifadelerdir. Örneğin 1+1=2 olduğunu biliriz. Ama bunu deneyim yoluyla bilmeyiz. Bir iddianın gerekçeli bir a priori bilgi olup olmadığının iyi bir testi şöyledir: Deneyim karşısında bu iddiayı terk etmeye gönüllü olabilir miyiz? 1+1=2’nin a priori bilindiğini söylemek demek, deneyimlerimizin yönü nasıl olursa olsun bu iddiayı bırakmamızı gerektirmez.
Paskalya’da boyalı Paskalya yumurtaları verme geleneği, Mecdelli Meryem ile Roma imparatoru Tiberius Caeser Augustus arasındaki bir etkileşimden geliyor olabilir. Meryem’in İsa çarmıha gerilirken ve yeniden dirilirken orada bulunmasından dolayı, aralarında imparatorun da olduğu bir dinleyici kitlesine Meryem İsa’nın ölüyken göğe yükseldiğini ve imparatora bir yumurta sunduğunu bildirdi. İmparator, İsa’nın göğe yükselmesinin bir yumurtanın birdenbire kırmızıya dönmesi kadar mümkün olduğunu söyledi ve yumurta birdenbire kırmızıya döndü.
Otuz Yıl Savaşları Almanya’daki Katolikler ve Protestanlar arasında dini bir tartışma olarak başlamıştı. Westphalia’da Avrupa güçleri, dinin artık üzerinde kavga etmeye değer bir şey olmadığına karar verdiler.
Yerçekimi, evrenin büyük bir gizemidir. Yerçekiminin arkasındaki mesele, evrendeki her kütlenin başka kütlelerin üzerine çekilmesi ve bu çekim gücünün mesafeden etkilenmesidir. Kütle büyüdükçe çekim de büyür. Mesafe arttıkça, çekim azalır. Ama evrendeki her cisim neden diğer cisimleri çeker? Bilen yok.
Astronotlar, kaslarının körelmesini önlemek üzere uzayda günde saatlerce idman yapmalıdırlar.
Newton’un bir ağaçtan elmanın düştüğünü gördükten sonra yerçekimini kavradığına dair anlatılan hikâye doğru değildir.
Kral XIV. Louis (1638-1715), sadece dört yaşındayken 1643’te kraliyet mirasına sahip oldu ve Fransa’yı şaşırtıcı şekilde, tam yetmiş iki yıl yönetti. Uzun hükümdarlığı sırasında “Güneş Kralı” lakabını alan kral, Fransa’nın gücünü içeride topladı ve Avrupa’da genişletti.
Bu hikâye, Mozart ve opera yazarının sempatik bir karaktere dönüştürdüğü, iflah olmaz hovarda ve çapkın Don Juan’ın hikâyesidir. Böyle yapmakla, trajik opera ve komik opera türlerini harmanladılar. Bunun sonucu olarak Don Giovanni (1787) ne tam bir ahlakçı oyun, ne bir trajedi, ne de bir komedidir; daha ziyade bir karışımdır.
Epistemoloji (Bilgi Felsefesi), felsefenin bilgiyle ilgilenen dalıdır. Platon’a kadar uzanan epistemolojideki en büyük mesele, bilginin ne olduğunu tanımlama girişimdir. Geleneksel olarak filozoflar, bilgiyi gerekçelendirilmiş doğru inanç olarak tanımladılar.
“Postkolonyal edebiyat” ifadesi, dünyanın daha önce sömürgeleştirilmiş bölgelerinin yazarları tarafından yazılmış eserler bütünü için olduğu kadar, o bölgelerde yaşayan insanlar hakkında yazılmış eserler için de kullanılır.
Birçok uzman, araba kullanmayı ve televizyon izlemeyi hipnoz durumları olarak görür.
Locke’un en önemli felsefe çalışması İnsanın Anlama Yetisi Üzerine Bir Deneme (1690) adlı eseridir. Locke insan doğduğunda zihninin tabula rasa (boş levha) durumunda olduğunu öne sürer. Tüm bilgimiz sonradan yaşadığımız tecrübelerden kaynaklanmaktadır. Locke’un psikoloji anlayışında, fikirler (ideler) dünyaya yönelik duyusal tecrübelerimizden ileri gelir.
Neo-klasik sanatçılar aydınlanmanın akıl, nesnellik ve bilimsel değerlerine büyük vurgu yaparken, romantik sanatçılar fantezi, sezgi, öznellik ve duygu alanlarına doğru çekildiler.
Sigara içen bir adam sağlık risklerini duyduğunda bilişsel uyumsuzluğu deneyimler. Bir çözüm sigara içmeyi bırakmaktır. Ama davranışın değişmesinin zorluğundan dolayı, sigara içicisinin uyumsuzluğun gerilimini düşürmek için sigara içme hakkındaki inançlarını değiştirmesi daha muhtemeldir. Örneğin, stresi azaltması ve kilo kaybını kolaylaştırması gibi, sigara içmenin sağlık açısından olumlu algılanan yönlerine odaklanmayı seçebilir.
Bir bilim insanı beyninizi çıkarsın ve kendi kafasına koysun. Sonra kendi beynini de sizin kafanıza koysun. Bu işlemin sonunda, söz konusu iki insandan birine işkence edilecektir. Ameliyat olmadan önce, size bir seçenek sunulduğunu varsayın. Sadece kendinizi düşünerek, kime işkence edilmesini tercih edersiniz? Sizin bedeninize ve bilim insanının beynine sahip kişiye (A) mi yoksa bilim insanının bedenine ve sizin beyninize sahip kişiye (B) mi?
Katolik dünya Roma sınırları içinde ufak, bağımsız bir devlet olan Vatikan Şehri’nden yönetilir.
Zerdüştler, ateş tapınaklarında ibadet ederler. Bu, biraz yanlış yorumlanmıştır; çünkü ateşin kendisine tapınılmaz, o sadece saflığın bir sembolü olarak görülür.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder