14 Nisan 2020 Salı

Güç İstenci Bilinci


Güç İstenci Bilinci

Güç istencinin ne olduğunu anlatmakla pek fazla uğraşmayacağım ancak bir tanımlama yapmak şart sanıyorum. Güç istenci doğanın içinde olan bir yasadır. Bu doğadaki tüm maddelerin doğadaki en kararlı madde olma istençleri olarak tanımlanabilir. Yani güç istenci nedir? Doğadaki tüm maddelerin ve hatta belki boşluğun da, sonsuza kadar yaşamak istemesidir. Bu istek, yine doğa şartları gereğince kendisine rakip olabilecek her türlü maddenin yaşamasını istememek olarak da zuhur eder. Yani güç istenci doğal bir durumdur.

Güç istencinin ne olduğundan ziyade bizim onu nasıl kullanacağımızdan bahsedeceğim bu yazıda. Herhangi bir şey elinizde ne kadar fazla varsa, siz o şeyi o kadar az bir şehvetle istersiniz ancak; elinizdeki şey ne kadar azsa da, o şeyi büyük bir şehvetle istersiniz. İşte bu bizim burada değineceğimiz noktanın özünü oluşturuyor. Yani nedir? Ne kadar güçlü isek, güç istencimiz o kadar az olacaktır bilakis; ne kadar güçsüz isek de, güç istencimiz o kadar şiddetli olacaktır. İşte bu noktada kendimizi güçlü hale getirmenin basit bir formülasyonunu buluyoruz. Güç istencimiz ne kadar şiddetliyse o kadar az güce sahibizdir. Bu noktada güçsüzlüğümüzü fark etmek için kullanacağımız parametreyi güç istenci seviyemizden bulabilliriz. Yani bir konuda ne kadar şehvetliysek, o konuda o kadar az güce sahip olduğumuzu çıkarabiliriz. Bu da bize, o konuda güçlü olmanın anahtarını otomatik olarak veriyordur. Şehveti bastırmaya çalışmaktan bahsetmiyorum. Zihinsel bir doygunluğa ulaşmak için ne kadar pirimitif davrandığımızı görmekten bahsediyorum.

Eğer biz yolda yürürken bir taşa takılırsak ve düşersek burada kalkıp taşa sinirlenip küfredebilirz ve bunu yaparak kendimizi biraz daha iyi hissederiz. Ancak eğer bir başkası aynı şeyi yaparsa, yani taşa takılıp düştükten sonra ayağa kalkıp taşa öfkeyle küfür ederse; biz, o adamı sadece komik buluruz ve çok önemli bir şeyi fark ederiz. O adam aslında yerdeki taşa öfkelenip küfrederken, dışarıya karşı bir gösteri yapıyordur. Bunu görüp fark ettiğimizde, aslında daha önce bunu bizim de yaptığımızı fark ederiz ve bundan sonra hiçbir zaman takılıp düştüğümüzde, taşa öfkelenerek küfretmeyiz, çünkü bunun komik göründüğünü biliriz.

Nasıl ki yukarıda verdiğim örnekte bir insanın taşa takılıp düşünce verdiği tepkiler, o insan hiçbir şey yapmadığı halde kendiliğinden değişiyorsa, işte bu metinle amaçladığım şey de; güç istencinin bizim üzerimizde oluşturduğu etkileri fark edip o etkileri bastırarak engellemek değil, bilakis o etkilerin oluşmasını bilinçli ve aynı zamanda kendiliğinden olacak şekilde engellemektir. Bunda başarılı olacağıma da adım gibi eminim. İşte amacımızı belirledik ve başlıyoruz.

Bir sataşma örneğin, güç istencidir. Bir insana sataşmak, o insan üzerinden yapılan bir güç tatminidir yani aynı zamanda güç istencinin bir belirtisidir. Bu noktada, bir insana eğer sataşıyorsak aslında o anda korkunç derecede komik olan doğamızın bizi güç tatminine ve güç istencine sürüklediğini fark ederiz ve bir anda bir daha hiçkimseye sataşmayız. İşte bu bahsettiğim kendiliğindenliktir. Burada yapılan tek şey düşünmektir. Yani bir nevi telekinazi diyebilirim. Düşünerek direkt olarak bir şey yapmanın imkansız olduğunu söyleyenler şimdi utançlarından masanın altına girerek okuyorlar bu yazıyı, biliyorum. Ancak bir utançla yaşayamayız. Kendimizle dalga geçmeyi öğrenmemiz gerek. Hem insan kendisini sevecekse, önce kendisinden nefret etmesi gerekmez mi?

Bu noktada hemen insanların kendi güçsüzlüklerini saklamalarının altında yatan güç istencini görmemek imkansız kalıyor ve burada da korkunç derecede komik olan şeyi görüyoruz ve korkarım ki doğadır o. Ha ha. İnsanlar güçlerini ispat etmek için ve yani güç istenci için kendilerinin güçsüzlüklerini saklarlar. Yani güçsüzlüklerini saklayan insanların aslında güçsüzler olduklarını anlıyoruz. Nasıl ki süs, süsleneni gizlemek içinse; insanların kendilerini süslemeleri, sadece giyim olarak değil her konuda kendilerini süslemeleri de aslında kendilerini gizlemek içindir. İşte bu noktada yine kendisini süsleyen insanların komik bir güç istenci fırtınasında durduklarını görüyoruz ve bu fırtınaya kapılmak bizim için kendiliğinden imkansız hale geliyor. Yazıklar olsun kendini süslemek zorunda olana.

Yukarıda konuya başlarken verdiğimiz örnekte de bir güç istenci olduğunu kolayca görüyoruz artık. Taşa takılıp öfkelenen insanın taşa neden öfkelendiği çok açık. Güç istenci. Ve bundan sonra taşa takıldığımızda taşa öfkelenmiyoruz. Hatta artık sadece taşa değil, düşmanlara takıldığımızda da öfkelenmiyoruz. Düşmanına öfkelenen, düşmanına karşı duyduğu güç istencinin farkındadır artık. Bu savaşmamak ve yenilmek anlamına gelmesin. Ben İsa değilim. Düşmanını yenmek ile ona öfkelenmek arasında fark vardır. İşte bu fark güç istencinin belirtilerini fark etmekle ortaya çıkar. Yani biz burada güç istencine karşı olduğumuzu veya güce karşı olduğumuzu söylemiyoruz. Söylediğimiz şey sadece takıldığımız taşa küfretmenin ne kadar anlamsız olduğunu görmek ve takılıdığımız taşlara küfür etmemek. Güç istencinin bizi komik bir duruma düşürmesini engellemek. Düşmanımızı yeneriz hatta ezer geçeriz, ancak ona öfkelenmeyiz. Öfkemizin bir güç istenci belirtisi olduğunu fark ederiz. Güçsüzlerin, güç istenci şehvetinin; kendilerini kontrol ettiğini görürüz. Bu sebeple güçsüz olmaya ve güç istencinin patolojik boyutlara çıkmasına karşı önlem alırız. Düşmanından gurur duymak ve düşmanını sevmek ne demektir insan bunu öğrenmeli ve düşünmelidir.

Güç istenci fazla olan, güçsüz olandır. Birisi üzerinde tahakküm kurmak isteyen, güçsüzdür. Efendi olmayı en çok arzulayan, köledir. Cezalandırma adalet için değil, zevk için yapılır ve güç istencidir. Her cezalandırma aslında güçsüzlüğü gözler önüne serer. Zaten güçlü olan, bu tür istençlere ihtiyaç duymayacaktır. Bunun, yani doğadaki ve kendindeki güç istencinin, farkında olmak en büyük güçtür. Güç istencini bilerek yaşamalı bir insan, hayatının her alanında bunu hatırlamalı ve düşünmeli.

Güçsüz olan, yanında birisini hatta birkaçını ister. Güçlü olan ise, tek başına olmak ister. Yanına ısrarla birini isteyen en güçsüz olandır. Bahsedilen güçsüzlük, sadece fiziki güçsüzlük değildir, bilakis içsel güçsüzlüktür. Bu sebeple sadece güç istencini tanımak bile, bu güçsüzlüğün önüne geçer. İşte bu sebeple söylüyoruz: ‘’Yalnızlığına dön kardeşim!’’.

Güç istencinin, kendimiz üzerindeki etkilerinin farkında olmak, bizi daha da güçlü olmaya her şekilde yönlendirir. Bu sebeple herhangi bir konuda güç istencini hesaba katmadan hareket etmek bir ahmaklıktır, hele de bu konuda bir yazı okuduysak ve hatta yazdıysak. Ha ha. Güç istencini bastırmayı değil, güç istencini kontrol etmeyi öğrenmek istiyoruz biz. Güç istencinin, kendimiz üzerindeki çirkin etkilerini görmek; köle ahlakına sahip olmamak için buna ihtiyaç duyuyoruz. Yani: Hükmetme isteğimizi bastırmak değil; hükmetmek istememek de değil. Hükmetme isteğimizin, bize hükmetmemesi için bunu yapıyoruz. İşte bu!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder