Güç İstenci Bilinci
Güç istencinin ne
olduğunu anlatmakla pek fazla uğraşmayacağım ancak bir tanımlama yapmak şart
sanıyorum. Güç istenci doğanın içinde olan bir yasadır. Bu doğadaki tüm
maddelerin doğadaki en kararlı madde olma istençleri olarak tanımlanabilir.
Yani güç istenci nedir? Doğadaki tüm maddelerin ve hatta belki boşluğun da,
sonsuza kadar yaşamak istemesidir. Bu istek, yine doğa şartları gereğince
kendisine rakip olabilecek her türlü maddenin yaşamasını istememek olarak da
zuhur eder. Yani güç istenci doğal bir durumdur.
Güç istencinin ne
olduğundan ziyade bizim onu nasıl kullanacağımızdan bahsedeceğim bu yazıda.
Herhangi bir şey elinizde ne kadar fazla varsa, siz o şeyi o kadar az bir
şehvetle istersiniz ancak; elinizdeki şey ne kadar azsa da, o şeyi büyük bir şehvetle
istersiniz. İşte bu bizim burada değineceğimiz noktanın özünü oluşturuyor. Yani
nedir? Ne kadar güçlü isek, güç istencimiz o kadar az olacaktır bilakis; ne
kadar güçsüz isek de, güç istencimiz o kadar şiddetli olacaktır. İşte bu
noktada kendimizi güçlü hale getirmenin basit bir formülasyonunu buluyoruz. Güç
istencimiz ne kadar şiddetliyse o kadar az güce sahibizdir. Bu noktada
güçsüzlüğümüzü fark etmek için kullanacağımız parametreyi güç istenci
seviyemizden bulabilliriz. Yani bir konuda ne kadar şehvetliysek, o konuda o
kadar az güce sahip olduğumuzu çıkarabiliriz. Bu da bize, o konuda güçlü
olmanın anahtarını otomatik olarak veriyordur. Şehveti bastırmaya çalışmaktan
bahsetmiyorum. Zihinsel bir doygunluğa ulaşmak için ne kadar pirimitif
davrandığımızı görmekten bahsediyorum.
Eğer biz yolda yürürken
bir taşa takılırsak ve düşersek burada kalkıp taşa sinirlenip küfredebilirz ve
bunu yaparak kendimizi biraz daha iyi hissederiz. Ancak eğer bir başkası aynı
şeyi yaparsa, yani taşa takılıp düştükten sonra ayağa kalkıp taşa öfkeyle küfür
ederse; biz, o adamı sadece komik buluruz ve çok önemli bir şeyi fark ederiz. O
adam aslında yerdeki taşa öfkelenip küfrederken, dışarıya karşı bir gösteri
yapıyordur. Bunu görüp fark ettiğimizde, aslında daha önce bunu bizim de
yaptığımızı fark ederiz ve bundan sonra hiçbir zaman takılıp düştüğümüzde, taşa
öfkelenerek küfretmeyiz, çünkü bunun komik göründüğünü biliriz.
Nasıl ki yukarıda
verdiğim örnekte bir insanın taşa takılıp düşünce verdiği tepkiler, o insan
hiçbir şey yapmadığı halde kendiliğinden değişiyorsa, işte bu metinle
amaçladığım şey de; güç istencinin bizim üzerimizde oluşturduğu etkileri fark
edip o etkileri bastırarak engellemek değil, bilakis o etkilerin oluşmasını
bilinçli ve aynı zamanda kendiliğinden olacak şekilde engellemektir. Bunda
başarılı olacağıma da adım gibi eminim. İşte amacımızı belirledik ve
başlıyoruz.
Bir sataşma örneğin, güç
istencidir. Bir insana sataşmak, o insan üzerinden yapılan bir güç tatminidir
yani aynı zamanda güç istencinin bir belirtisidir. Bu noktada, bir insana eğer
sataşıyorsak aslında o anda korkunç derecede komik olan doğamızın bizi güç
tatminine ve güç istencine sürüklediğini fark ederiz ve bir anda bir daha
hiçkimseye sataşmayız. İşte bu bahsettiğim kendiliğindenliktir. Burada yapılan
tek şey düşünmektir. Yani bir nevi telekinazi diyebilirim. Düşünerek direkt
olarak bir şey yapmanın imkansız olduğunu söyleyenler şimdi utançlarından
masanın altına girerek okuyorlar bu yazıyı, biliyorum. Ancak bir utançla
yaşayamayız. Kendimizle dalga geçmeyi öğrenmemiz gerek. Hem insan kendisini
sevecekse, önce kendisinden nefret etmesi gerekmez mi?
Bu noktada hemen
insanların kendi güçsüzlüklerini saklamalarının altında yatan güç istencini
görmemek imkansız kalıyor ve burada da korkunç derecede komik olan şeyi
görüyoruz ve korkarım ki doğadır o. Ha ha. İnsanlar güçlerini ispat etmek için
ve yani güç istenci için kendilerinin güçsüzlüklerini saklarlar. Yani
güçsüzlüklerini saklayan insanların aslında güçsüzler olduklarını anlıyoruz.
Nasıl ki süs, süsleneni gizlemek içinse; insanların kendilerini süslemeleri,
sadece giyim olarak değil her konuda kendilerini süslemeleri de aslında
kendilerini gizlemek içindir. İşte bu noktada yine kendisini süsleyen
insanların komik bir güç istenci fırtınasında durduklarını görüyoruz ve bu
fırtınaya kapılmak bizim için kendiliğinden imkansız hale geliyor. Yazıklar
olsun kendini süslemek zorunda olana.
Yukarıda konuya başlarken
verdiğimiz örnekte de bir güç istenci olduğunu kolayca görüyoruz artık. Taşa
takılıp öfkelenen insanın taşa neden öfkelendiği çok açık. Güç istenci. Ve
bundan sonra taşa takıldığımızda taşa öfkelenmiyoruz. Hatta artık sadece taşa
değil, düşmanlara takıldığımızda da öfkelenmiyoruz. Düşmanına öfkelenen,
düşmanına karşı duyduğu güç istencinin farkındadır artık. Bu savaşmamak ve
yenilmek anlamına gelmesin. Ben İsa değilim. Düşmanını yenmek ile ona
öfkelenmek arasında fark vardır. İşte bu fark güç istencinin belirtilerini fark
etmekle ortaya çıkar. Yani biz burada güç istencine karşı olduğumuzu veya güce
karşı olduğumuzu söylemiyoruz. Söylediğimiz şey sadece takıldığımız taşa
küfretmenin ne kadar anlamsız olduğunu görmek ve takılıdığımız taşlara küfür
etmemek. Güç istencinin bizi komik bir duruma düşürmesini engellemek.
Düşmanımızı yeneriz hatta ezer geçeriz, ancak ona öfkelenmeyiz. Öfkemizin bir
güç istenci belirtisi olduğunu fark ederiz. Güçsüzlerin, güç istenci
şehvetinin; kendilerini kontrol ettiğini görürüz. Bu sebeple güçsüz olmaya ve
güç istencinin patolojik boyutlara çıkmasına karşı önlem alırız. Düşmanından
gurur duymak ve düşmanını sevmek ne demektir insan bunu öğrenmeli ve
düşünmelidir.
Güç istenci fazla olan,
güçsüz olandır. Birisi üzerinde tahakküm kurmak isteyen, güçsüzdür. Efendi
olmayı en çok arzulayan, köledir. Cezalandırma adalet için değil, zevk için
yapılır ve güç istencidir. Her cezalandırma aslında güçsüzlüğü gözler önüne
serer. Zaten güçlü olan, bu tür istençlere ihtiyaç duymayacaktır. Bunun, yani
doğadaki ve kendindeki güç istencinin, farkında olmak en büyük güçtür. Güç istencini
bilerek yaşamalı bir insan, hayatının her alanında bunu hatırlamalı ve
düşünmeli.
Güçsüz olan, yanında
birisini hatta birkaçını ister. Güçlü olan ise, tek başına olmak ister. Yanına
ısrarla birini isteyen en güçsüz olandır. Bahsedilen güçsüzlük, sadece fiziki
güçsüzlük değildir, bilakis içsel güçsüzlüktür. Bu sebeple sadece güç istencini
tanımak bile, bu güçsüzlüğün önüne geçer. İşte bu sebeple söylüyoruz:
‘’Yalnızlığına dön kardeşim!’’.
Güç istencinin, kendimiz
üzerindeki etkilerinin farkında olmak, bizi daha da güçlü olmaya her şekilde
yönlendirir. Bu sebeple herhangi bir konuda güç istencini hesaba katmadan
hareket etmek bir ahmaklıktır, hele de bu konuda bir yazı okuduysak ve hatta
yazdıysak. Ha ha. Güç istencini bastırmayı değil, güç istencini kontrol etmeyi
öğrenmek istiyoruz biz. Güç istencinin, kendimiz üzerindeki çirkin etkilerini
görmek; köle ahlakına sahip olmamak için buna ihtiyaç duyuyoruz. Yani: Hükmetme
isteğimizi bastırmak değil; hükmetmek istememek de değil. Hükmetme isteğimizin,
bize hükmetmemesi için bunu yapıyoruz. İşte bu!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder