Sert bir giriş yaptığımı biliyorum ancak bu mesele gerçekten sert bir mesele olduğu için ben de böyle bir giriş yapmayı uygun gördüm. Öncelikle bahsetmek istediğim kavramlar, köle ahlakı ve efendi ahlakıdır. Ha bir de şövalye ahlakını da buraya ekleyebiliriz sanıyorum.
Şövalye ahlakı için kendim bir şeyler yazmak yerine schopenhauer’den okumanızı ve kahkalar atarak hem eğlenip hem öğrenmenizi tavsiye edeceğim. Köle ahlakı ve efendi ahlakına ise sadece değineceğim. Nedir köle ahlakı? Köle ahlakı her şeyi kabul eden ahlaktır ve efendi ahlakı ise her şeyi yapmayı mübah gören ahlaktır diyebilirim. Yani köle ahlakı aslında efendi ahlakı ile aynı düzen içerisinde birbirlerine çarpışmadan hatta birbirleri sayesinde yaşayan ahlak düzenleridir. Köle her zaman efendi olmak ister, efendi de her zaman kölelerini elinde tutmak ister. Detaylı okumak için bu sefer de sizi nietzsche’ye yönlendiriyorum ve konuma geri dönüyorum.
Bir insanın, bir başkası üzerinde bir hakka sahip olması durumuna köle-efendi ilişkisi diyelim. Bu noktada duramayacağımızı belirtelim hemen, bir insan olarak bu noktada duramayız biz. Yaşadığımız dönemde bu noktada durmamız imkansızdır. Aslında bir iki köle fena olmazdı dediğinizi duyar gibiyim. Ha ha. Evet, güzel olurdu ancak birisinin kölesi olma ihtimali de her an yanıbaşınızda duracaktır. İşte bu dengesiz yarar-zarar dağılımını yok ettiğimiz sisteme medeniyet diyoruz. İnsanlık ile hiç alakası yok. Köleliğe karşı olduğumuz için köleliği bitirmedik, köle olma ihtimali bizi korkuttuğu için köleliği bitirdik. Medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar.
Bir kölenin olmasını kabul ediyorsan bir köle olmayı da kabul etmişsin demektir. İşte bu noktada da tercihini yapman gerekiyor. Köle olma riski pahasına, bir köle ister misin? Ben hayır diyorum ve devam ediyorum. Bu soruya evet cevabı veren arkadaşların yazının devamını okumalarına gerek yok zira onları kapsayan bir durum yok.
Peki özgürlüğü kutsallaştıran biz yoldaşlar nereye süreceğiz atlarımızı? Bir köle olmak istemeyen her insan gibi biz de köle olmayı kabullenmiş her insanı yolundan döndürmek için çabalamakla mükellefiz. Yine çok iyi insanlar olduğumuz için değil, medeniyet, yani kendi çıkarlarımız için yapıyoruz. Çünkü aksi durumda kölelik normalleşecek ve bizim taraflarımız azalacaktır.
Kölesiz sokaklar isteyen her onurlu insanın bilmesi gereken şey de şudur: kölelik istemek orospu çocukluğudur. Peki neden bu kadar sert olmamız gerekiyor? Çünkü, kölelik isteyen insanlar aslında kölelik istiyorum dedikleri zaman bizi de kastederek köleleri olmamızı istediklerini gizliden söylüyorlar. İşte bu şerefsizlere tüm gücümüzle karşı çıkmak durumundayız.
İnsan ilişkilerimizde köle-efendi ahlakı gördüğümüz her durumda tetikte olmalıyız. Bu nokta bizi rezil bir yere sürükler çünkü. Kölesi olan bir insan, kölesinde her şeyi talep edebilir. Ancak kölesi olmadığı halde, ertafındaki insanlara kölesiymiş gibi davranan insan, orospu çocuğudur. Bu noktayı anlamamız ve sindirmemiz gerekir. Biz ne köle ne efendi olmak istiyoruz.
Bir insana kızmak işte bu noktada bizim için bir rezilliğe dönüşüyor. Bir insana kızmak demek, o insanı kendimizin malı olarak görmemiz demektir en nihayetinde. Çünkü insan ilişkilerinde ancak ve ancak bir efendi, kölesine kızabilir. Eğer bir insana kızıyorsak, kendimizi efendi ve karşımızdaki zavallıyı da kölemiz olarak belirlemişiz demektir ve derhal bu iğrenç tutumdan vazgeçmemiz gerekir. Ateş çıkmayan yerden duman çıkmaz derler ya biz de değiştiriyoruz: köle ahlakı olmayan yerden, öfke çıkmaz.
Bu durumun tam tersi de mümkündür ve o da değerlidir bizim için. Asla ve asla bir köle olmak istemediğimiz açıkça ortadadır. Bu yüzden birisi bize kızdığı zaman hemen anlamamız gereken bir şey vardır ki o da, karşımızdakinin bizi kölesi yerine koyduğudur. Bizi köle konumuna koyan bir insan karşısında asla ve asla sakin kalamayız. Ve bu noktada yapmamamız gereken şey de köle ahlakından kurtulmak için başka bir tuzak olan şövalye ahlakına tutunmaktır. İki durumda da ‘’usulce uzamak’’ tek çözüm yoludur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder