15 Mayıs 2018 Salı

Yalnız Gezerin Düşleri - Jean-Jacques Rousseau

JJ Rousseau'nun biraz değil bayağı ezik ama iyi niyetli olduğunu anladım bu kitapla. İyi insanlar ezik olmak zorunda değildir. Rousseau bunu anlamamış ve kendisine kötülük gelse bile kötülük yapmaktan kaçınmış hayatı boyunca. İnsanların yüzünde mutluluk ifadesi görmek ise oun hayattaki en büyük zevklerindenmiş... Kitaptan alıntılara geçelim:


Kendileri istemeseler de, onları sevebilecektim; sevgimden ancak insan olmaktan çıkmak yoluyla kurtuldular.

Acımasız düşmanlarım, bana çektirme konusunda daha başka düzenler düşünürken birini unuttular ki, o da her seferinde yeni bir darbe indirerek acımasızlıklarının etkisini sürekli tazelemekti. Bana ufak bir umut ışığı bırakmak becerisini gösterseydiler, bu umut sayesinde beni hala ellerinde tutar, oyalayabilir, gerçekleşmeyen bekleyişimle beni yeni bir üzüntüye mahkûm edebilirlerdi. Ancak, ellerindeki araçların hepsini birden kullanmadan tükettiler; bana hiçbir şey bırakmamakla kendilerini de her şeyden yoksun ettiler.

İnsanlar bundan sonra bana dönseler de, beni bulamayacaklardı. Onlarla ilişkilerim, bana aşıladıkları beğenmezlik yüzünden hem anlamsız, hem de benim için bir yük olacaktı; yalnızlığımda onlarla birlikte yaşamakta bulamayacağım bir mutluluk buluyorum; insanlar, toplum yaşamının bütün zevkini yüreğimden kopardılar.

Kişiler ölür, ama topluluklar ölmez. Onlarda aynı tutkular ve alışkanlıklar yaşar;

Yeryüzünde benim için her şey bitti. Artık bana burada ne iyilik edebilirler, ne de kötülük. Bu dünyada umacağım ya da korkacağım şey kalmadı; uçurumun dibinde rahatım; mutsuz bir ölümlü ve Tanrı'nın kendisi gibi duygusuz.

Yeryüzünde benim için her şey bitti. Artık bana burada ne iyilik edebilirler, ne de kötülük. Bu dünyada umacağım ya da korkacağım şey kalmadı; uçurumun dibinde rahatım; mutsuz bir ölümlü ve Tanrı'nın kendisi gibi duygusuz.

Yaşlıların hepsi yaşama çocuklardan daha çok bağlıdırlar; gençlerden daha güç ölürler. Çünkü ömürleri boyunca bu dünya için çalışmışlar ve sonunda, boşuna emek verdiklerini görür olmuşlardır.

yaşamın amacını ve anlamını araştırarak yeryüzünde becerikli olamamamın avuntusunu, bu amacı anlamaktan vazgeçmek gerektiği düşüncesinde buldum.

Hâlâ ara sıra okuduğum birkaç kitap arasında beni en çok ilgilendiren ve yararlı olanlar, Plutarkhos'un yapıtlarıdır. Çocukluğumda ilk okuduğum odur; yaşlılığımda da son okuyacağım odur; diyebilirim ki, ibret dersi aldığım tek yazardır.

Bir felsefe kitabında okuduğuma göre yalan söylemek, dışa vurulması gereken bir gerçeği saklamaktır. Bu tanıma bakılırsa, söylemek zorunda olunmayan bir gerçeği söylememek, yalan söylemek değildir. Ama o gerçeği söyleyememekten hoşnut olmayan kimse, tersini söylerse yalancılık eder mi, etmez mi? Yine tanıma başvurulursa, kimin yalancı olduğu anlaşılamaz. Çünkü, bir kimse, borçlu olmadığı adama sahte para vermekle, onu kuşkusuz aldatır, ama hırsızlık etmiş olmaz.

insanı şöyle ya da böyle sarsan her şey, yalandır. İşte işin açık sınırı; ama gerçek olmadığı halde adaleti ilgilendirmeyen herhangi bir şey, bir söylencedir: Açık söyleyeyim ki, o söylenceleri yalan sayanların vicdanı benimkinden çok daha tutucudur.

istenmeden yaptığım iyilik, istenince bir yük ağırlığıyla bastırır. Karşılığında bir şey beklemeden işlediğim hayrı, seve seve işlerim; ama kendisine bu iyilik yapılan kimse, iyiliğin sürmesini hakkıymış gibi isterse, ölünceye dek kendisine iyilik etmem için, beni bu bir yasa gereğiymiş gibi zorlarsa, zevkin yerini hemen sıkıntı alır.

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder