Sabahın tam üçündeyim.
Dertlerin en gücünde değilim ama. İçimdeki derin sancı, tasko. En sonunda ben
de sevdim şimdi beni sakın kurtarma gönül. İçimizdeki derin sancının aslında
olmadığının keşfi. Bu bizim en büyük keşfimiz oldu. Bunu keşfetmek bize oldukça
fazla şey kattı ancak yüce önder Schopenhauer’in dediği gibi sancının geçtiği
her an yakamıza yapışan can sıkıntısı var. Bundan kurtulmak mümkün mü? Bunu da
binlerce yıllık zen budizminde bulmalıyız belki ama Nirvana denilen lanet şey.
Tanrı değil de nedir bu? Bundan da sakınmalı mıyız? Her neyse, ne amaçlıyordu
acaba bu öğreti? Sessizliğin ortasında kımıldamadan ve hiçbir şey düşünmeden
saatlerce durmamızı söyleyen o öğreti bize bir şeyler anlatmaya çalışıyordu.
Düşünür gününün en azından 1/3’ünü insanlardan, tutkularından, kitaplardan uzak
geçirmesi gerekir. Bunun haricinde nasıl düşünür olur ki o? Cevapları olanlar
için soru işaretleri. Peki cevapları olmayanlar ne yapacak? Soru işaretleri
olanlar için daha fazla soru işareti. Sorum yok soranım yok…
Her gecenin sabahı, her
kışın baharı, tan kızıllığı. İyinin ve kötünün ötesinde buldum eşsiz dünyamı. Acıma,
nihilizmin pratiğidir. Kimse hiçlik demez ama ona. Kimisi tanrı der kimisi
günahtan kurtuluş kimisi de Nirvana der. Hiçlik. Hiçliğe açılan savaşın fedaileriyiz
biz. Ne demiştik. Dionysos. Esriklik. Bunu koymuştuk hiçliğin karşısına. Hiçlik
karşısında bir tanrı. Hiçliğin gücünü de görüyoruz buradan. Hafife alınamayacak
denli güçlü. Tarih, büyük düşmanımız.
Bir teori oluşturmak bir
teoriye bağlanmaktan kat be kat zordur. Bu yüzden ayaktakımı peşine düşer
görkemli öğretilerin. Biz Zerdüşt’ün peşindekiler, ayaktakımı olmadığımızı
söyleyebilir miyiz? Biz de mi ayaktakımıyız? Cevap, katı bir yürek
dürüstlüğüyle, evet. Biz de ayaktakımıyız. Bizim peşinde olduğumuz fikrin önemi
yok. Peşinde olmak ayaktakımının işidir. Yol arkadaşlarımız olabilir bizim
ancak. Ama peşinde olduğumuz birisi veya bir düşünce bizi bitirir. Biz
düşünürüz. Düşünce, kendi düşündüğümüzdür. Bir başkasının açtığı yolu tekrardan
yürümek değildir. Bir yol açmaktır. Kendi kazımızı yapmalıyız. Ayrıca tek
başına çıkmamız da yetmez, biz çıkış kapısı olmalıyız.
Kitaplardan uzak
durmalıyız mesela. Bunu becermek biz entelektüellerin en büyük imtihanıdır. Biz
bununla sınanırız. Ayaktakımından tek farkımız bir bilgi kütüphanesi olmaksa
eğer, ayaktakımından gerçek bir farkımız olduğunu söyleyemeyiz.
En yükseklerden aşağı
bakmayan kimsenin Nietzsche’yi anlayabileceğini düşünmüyorum demiştim. Şimdi
tekrar ve daha güzel söylüyorum. En yükseklerden bakmayanın beni
anlayabileceğini hiç düşünmüyorum.
İnsan övgüsü nedir? En
nihayetinde kendimize açtığımız kredidir. Kendimize açtığımız kredi ile
yaşamak. Bunu öğrendik üstattan. Yol arkadaşları demiştik. Yol arkadaşlarımız
kıymetlidir bizim. Yürüdüğümüz yolda yalnız olmadığımızı hatırlatan insanlar
vardır bize. Bu insanları ilahlaştırmak, onlara yapacağımız en büyük ihanettir.
Çünkü bunu yaptığımız anda yani onların açtığı yolu tek ve mutlak yol olarak
ele almak aslında kendi savaştığımız kişilere dönüşmemiz demektir.
Düşüncenin gelmesini
beklemek mi gerekir? Düşüncenin gelmesinin yollarını aramak mı? Bu bizim
yolumuz olabilir. Düşünmeyi öğretmek. Öğretmeden önce öğrenmek gerek.
Öğrenmeden öğretmeye kalkmak aldatmaktır. Öncelikle kendini aldatmaktır. Aldatmak,
kendini aldatmaktır.
Kafamızın içinin boş
olması bizim suçumuz değildir. Ancak bunu fark ettikten sonra hala kafamızın
içinin boş olması tamamen bizim suçumuzdur. Ne yapacağız, suçu başkalarına
atmaya devam mı edeceğiz? Sonsuz döngüye mi gireceğiz böylece. Tüm suçu
başkalarına yükleyerek kendi sorumluklarımızdan kaçmak. Sorumluluktan kaçmanın
en sinsi yoludur. Sinsilik, kendini kandırmaktır.
İnsanın sürekli bir
şeyler bulması kendisine yaptığı bir kötülüktür. Top oynamak insanlığı
tekmelemektir. Topa atılan her tekme kendi insanlığına, düşüncelerine atılan
bir tekmedir aynı zamanda. Müzik dinlemek, aklın tellerini koparmaktır.
İnsanlarla konuşmak düşünceyi kocakarı sohbetine maruz bırakmaktır. Müzik
durdu. Top patladı. Akıl çarkları dönüyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder