30 Mart 2020 Pazartesi

Aşkın Metafiziği Üzerine Mülahazalar


Öncelikle sevgili dostum Evren’in de söylediği gibi bu kitabı tek başına bir kriter olarak alamayız çünksa sadece evrimsel açıdan bakamayız bu olaylara. Bu işin sadece bir penceresidir ama iş çok daha katmanlı ve karmaşıktır.

‘’Nasıl ki dişi karınca birleşmeden sonra üreme amaçları için artık lüzumsuz hatta tehlikeli hale gelmiş olan kanatlarını kaybeder, bir kadın da bir veya iki çocuk doğurduktan sonra güzelliğini kaybeder ve muhtemelen aynı sebeplerden ötürü...
Dolayısıyla genç kızların evle ilgili veya başkaca iş ve münasebetlere kalplerinde ikinci sırada hatta safi şaka yahut latife türünden bir şey olarak  yer verdiklerini görürüz. Ciddi bir şekilde dikkat ve emek sarf ettikleri tek şey, aşk, sevdiklerinin gönlünü kazanma, yahut giyim kuşam, cilt bakımı, dans etme ve bunlarla bağlantılı olan her şeydir.’’

‘’Erkek akli melekesinin ve ruhi kabiliyetinin olgunluğuna yirmi sekizinden önce nadiren ulaşır...’’

‘’Her ne kadar bunlar bir sürü sakıncayı beraberinde getiriyorsa da şu faydası hatırdan çıkarılmamalıdır; kadınlar erkeklerden daha fazla şimdiki zamanda yaşarlar ve eğer içinde bulundukları bu an tahammül edilebilirse çok daha kesin ve kararlı bir şekilde onun tadını çıkarırlar. Kadınlara mahsus neşenin kökeni işte budur ve onları erkeklerin efkarını dağıtmak (ya da eğlendirmek) ve ihtiyaç duyulduğunda, yani tasa ve endişe ile bunaldıklarında erkeği teselli etmek için uygun hale getirir.’’

‘’Dolayısıyla, erdemin ilk ve asli niteliklerine kuşkusuz sahiptirler, fakat onları geliştirmek için zorunlu birer araç yahut vasıta olan ikincil niteliklerden çoğunlukla yoksundurlar.’’

‘’Onlar bu konumları gereği kuvvete değil fakat kurnazlığa bağımlıdırlar. Bu yüzdendir ki içgüdüsel olarak desise(oyun) ve kurnazlığa yatkındırlar ve yalan söylemeye karşı iflah olmaz bir temayüle(eğilim) sahiptirler. Zira nasıl ki aslanlar pençeler ve dişleri, filler ve domuzlar azı dişleri, boğalar boynuzları, mürekkep balığı suyu karartan mürekkebimsi sıvı ile donatılmışsa tabiat, kadınları da kendilerini korumaları ve savunmaları için ikiyüzlülük yahut riyakarlık melekesiyle teçhiz etmiştir. Tabiat, erkeklere fiziki güç ve akli meleke biçiminde bahşettiği kabiliyetinin tamamını kadınlara bu şekilde bağışlamıştır.’’

‘’Dolayısıyla, ikiyüzlülük yahut riyakarlık kadınlarda doğuştandır ve neredeyse kurnaz kadının olduğu kadar ahmaklarının da ayırt edici özelliğidir. Bundan ötürü, saldırıya uğradıklarında savunma silahlarına müracaat eden hayvanlar için bu durum ne kadar doğal ise, kadınların da her fırsatta ve vesileyle bundan yararlanmaları o kadar tabiidir ve bundan yararlanırken belli bir ölçüde haklarını kullanmaktan başka bir şey yapmadıkları düşüncesi içerisindedirler. Bu sebeple mükemmelen dürüst ve güvenilir, ikiyüzlülüğe yahut riyakarlığa yüz vermeyecek bir kadın belki de tasavvur edilemez ve yine aynı sebepten ötürü başkalarındaki ikiyüzlülük yahut riyakarlığı bu kadar çabuk görüp fark ederler.’’

‘’Zaten kadınların davranışlarına hakim olan gizli, telaffuz edilmemiş, hatta farkında olunmayan, ama asli ve fıtri olan ahlaki ilke şudur: ‘Ferde, yani bizlere çok az dikkat ederek türün üzerinde haklar elde etmiş olduklarını düşünenleri aldatırken haklı ve makul sebeplerimiz vardır bizim. Türün terkip ve teşekkülü, dolayısıyla mutluluğu bizim ellerimize bırakılmıştır ve dünyaya getirdiğimiz bir sonraki nesil aracılığıyla bizim ihtimamımıza emanet edilmiştir; gelin ödev ve sorumluluklarımızı titizlikle yerine getirelim’ ‘’

‘’ Dolayısıyla, vicdanları genellikle onları bizim zannettiğimiz kadar sıkıntıya sokmaz, çünkü yüreklerinin en karanlık derinliklerinde fert için duydukları ödev ve sorumluluklara karşı gelerek, üzerlerindeki talebi kıyas kabul etmez derecede büyük olan türe karşı vecibelerini çok daha iyi yerine getirdiklerinin idrakindedirler.’’

‘’Kadınlar esasen bütünüyle insan soyunun sürdürülmesi için var olduklarından ve kaderleri burada sona erdiğinden genellikle bireyden ziyade tür için yaşarlar ve yüreklerinin derinliklerinde bireyinkilere göre türün iş ve meseleleri daha derin bir yankı bulur. Bu onların bütün varlıklarına ve hareket tarzlarına belirli bir hafiflik yahut uçarılık, genellikle esaslı biçimde erkeklerinkinden farklı olan belli bir eğilim kazandırır. İşte, evlilik hayatında bu kadar sık karşılaşılan ve adeta normal bir durum haline gelen anlaşmazlık ve uyumsuzluğu doğurup geliştiren şey budur.’’

‘’Çokeşliliğin tartışılacak bir yanı yoktur, her yerde karşılaşılan bir olgu olarak kabul edilmelidir, çözülmesi gereken sorun bu konunun nasıl düzenleneceğinden ibarettir. O halde gerçek tekeşlilik taraftarları nerededir? Hepimiz en azından bir müddet, çoğumuz ise her zaman çok eşli yaşarız.’’

‘’Aşk hakkında söylenmiş olanların, zihnimizde canlandırdıklarından sonra kimse onun gerçekliğinden ve arzettiği önemden kuşku duyamaz. Dolayısıyla, her zaman şairlere mevzu olmuş olan bu konu üzerine bir filozofun bir kez daha neden yazdığına şaşmak yerine, asıl, insan hayatında her zaman böylesine önemli bir yer tutan aşkın bu zamana kadar bütün filozoflar tarafından nadiren ele alınıp değerlendirildiğine ve hala onlar için ele alınıp işlenilecek malzeme olarak durduğuna hayret etmek gerekir.’’

‘’Tabiat, amaçlarını gerçekleştirmek için bu tür hilelere ihtiyaç duyar. Aşık olan her insanın amacı, hayranlığı ne kadar nesnel ne kadar yüce olarak görünürse görünsün, belli bir tabiata sahip bir varlığı dünyaya getirmektir.

‘’Bundan dolayı herkes öncelikle en güzel olanı, başka bir deyişle türün karakterinin en saf manada dışa vurulduğu kimseleri kesinlikle tercih eder ve onu hararetle arzu eder. İkinci olarak, herkes bir başka kimsede kendisinin mahrum olduğu mükemmeliyetleri arzu eder ve kendisininkinin tersi olan kusurları güzellik olarak düşünür. Bu sebepten ötürüdür ki sözgelimi çelimsiz adamlar iri kadınları tercih eder, sarışınlar esmerlerden hoşlanır.’’

Her aşığın aldatılmışlık duygusuna kapılmasının sebebi budur. Aşkın bir oyundan ibaret olması. Karşı taraf elde edildikten sonra bir aldatılmışlık hissi olur çünkü o denli yüksek bir umut almıştır doğadan. Dünyadaki tüm zevklerden daha büyük bir zevk olacağını düşündüğü kişi aslında diğerlerinden farklı bir zevk vermemiştir kişiye. Aldatılmışlığın sebebi budur.

‘’Bir erkeğin aşkı belli bir dönemden, yani tatmine eriştikten sonra hissedilebilir derecede azalır; neredeyse başka her kadın onu sahip olduğundan daha fazla cezbeder, değişikliği arzular, halbuki bir kadının aşkı karşılık gördüğü andan itibaren artar. Bunun sebebi tabiatın türün korunmasını ve olabildiği kadar büyük bir çoğalmayı hedeflemesidir.’’

‘’Zira doğa onu içgüdüsel olarak ve farkında olmaksızın doğacak çocuğu bakıp koruyacak olan erkeğin bakımıyla meşgul olmaya zorlar. Bu nedenle evliliğe sadakat, erkek bakımından suni fakat kadın için doğaldır.’’

‘’ Seçimimizi ve eğilimimizi yönlendiren ilk mülahaza yaştır. 18 ila 28 yaş arsındaki kadınları tercih ederiz. İkinci mülahaza sağlıktır. Üçüncü mülahaza kemiklerin yapısıdıır ki beden yapısı türün ayırt edici biçiminin temelidir. Yaşlılık ve hastalıktan sonra hiçbir şey bizi bozuk bir beden yapısı kadar tiksindirmez, hatta en güzel çehre bile bu kusuru telafi edemez. Güzel bir beden her kusuru telafi eder: bizi kendimizden geçirir. Ve bir de küçük ayaklara atfedilen büyük önem! Bunun nedeni ayağın büyüklüğünün türün temel ayırt edici özelliklerinden biri olmasıdır. Zira hiçbir hayvan insanınki kadar küçük bir bilek ve ayak tarağı bileşimine sahip değildir; yürüyüşündeki dikliğin sebebi budur. Dişler de önemlidir. Dördüncü mülahazara belli bir tombulluktur. Nitekim bu özellik cenine bol besin sağlanabileceğinin bir işaretidir. Çok şişman kadınlar da tiksintimizi uyandırır ki bunun sebeb, rahmin dumura uğramış olduğuna ve kısırlığa işaret etmesidir. Seçimimizi etkileyen son mülahazara güzel bir çehredir. O kadar ki neredeyse her şey güzel bir buruna bağlıdır. ‘’ (sıralı cümleler değil)

‘’Bir yönden kendisi gayet mükemmel olan kimse, bu bakımdan kusurlu olanı arzu edip peşine düşmez, ama onunla başka bir kimseden daha kolay bağdaşabili, çünkü kendisi, doğacak çocuğu bu bakımdan kusurlu olmaktan koruyacaktır.’’

‘’Aslında aşk, bir başka benzeri olmayan bir yanılsamadır ki insanın dünyada sahip olduğu her şeyi gerçekte kendisini başka herhangi birisinden daha fazla tatmin etmeyecek olan bir kadını elde etmek uğruna feda etmesine neden olur.’’
‘’Aşk evlilikleri kişilerin değil, türün çıkarına yapılır. Söz konusu kişiler böylelikle, en küçük bir tereddüt bile hissetmeksizin, kendi mutluluklarına katkıda bulunduklarını zannederler; fakat onların gerçek amacı kendilerinin tanımadığı, bilmediği ve ancak onlar sayesinde mümkün olabilecek yeni bir varlığın dünyaya getirilmesinde saklı olan bir amaçtır.’’

‘’Pek iyi bilindiği üzere mutlu evliliklere nadir rastlanır, bunun nedeni bizzat evliliğin özünde yatar, çünkü evlilikte asıl gözetilen amaç, şimdiki değil, gelecek kuşaktır.’’


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder