Öncelikle sevgili dostum
Evren’in de söylediği gibi bu kitabı tek başına bir kriter olarak alamayız
çünksa sadece evrimsel açıdan bakamayız bu olaylara. Bu işin sadece bir
penceresidir ama iş çok daha katmanlı ve karmaşıktır.
‘’Nasıl ki dişi karınca
birleşmeden sonra üreme amaçları için artık lüzumsuz hatta tehlikeli hale
gelmiş olan kanatlarını kaybeder, bir kadın da bir veya iki çocuk doğurduktan
sonra güzelliğini kaybeder ve muhtemelen aynı sebeplerden ötürü...
Dolayısıyla genç kızların
evle ilgili veya başkaca iş ve münasebetlere kalplerinde ikinci sırada hatta
safi şaka yahut latife türünden bir şey olarak
yer verdiklerini görürüz. Ciddi bir şekilde dikkat ve emek sarf ettikleri
tek şey, aşk, sevdiklerinin gönlünü kazanma, yahut giyim kuşam, cilt bakımı,
dans etme ve bunlarla bağlantılı olan her şeydir.’’
‘’Erkek akli melekesinin
ve ruhi kabiliyetinin olgunluğuna yirmi sekizinden önce nadiren ulaşır...’’
‘’Her ne kadar bunlar bir
sürü sakıncayı beraberinde getiriyorsa da şu faydası hatırdan çıkarılmamalıdır;
kadınlar erkeklerden daha fazla şimdiki zamanda yaşarlar ve eğer içinde
bulundukları bu an tahammül edilebilirse çok daha kesin ve kararlı bir şekilde
onun tadını çıkarırlar. Kadınlara mahsus neşenin kökeni işte budur ve onları
erkeklerin efkarını dağıtmak (ya da eğlendirmek) ve ihtiyaç duyulduğunda, yani
tasa ve endişe ile bunaldıklarında erkeği teselli etmek için uygun hale
getirir.’’
‘’Dolayısıyla, erdemin
ilk ve asli niteliklerine kuşkusuz sahiptirler, fakat onları geliştirmek için
zorunlu birer araç yahut vasıta olan ikincil niteliklerden çoğunlukla
yoksundurlar.’’
‘’Onlar bu konumları
gereği kuvvete değil fakat kurnazlığa bağımlıdırlar. Bu yüzdendir ki içgüdüsel
olarak desise(oyun) ve kurnazlığa yatkındırlar ve yalan söylemeye karşı iflah
olmaz bir temayüle(eğilim) sahiptirler. Zira nasıl ki aslanlar pençeler ve
dişleri, filler ve domuzlar azı dişleri, boğalar boynuzları, mürekkep balığı
suyu karartan mürekkebimsi sıvı ile donatılmışsa tabiat, kadınları da
kendilerini korumaları ve savunmaları için ikiyüzlülük yahut riyakarlık
melekesiyle teçhiz etmiştir. Tabiat, erkeklere fiziki güç ve akli meleke
biçiminde bahşettiği kabiliyetinin tamamını kadınlara bu şekilde
bağışlamıştır.’’
‘’Dolayısıyla,
ikiyüzlülük yahut riyakarlık kadınlarda doğuştandır ve neredeyse kurnaz kadının
olduğu kadar ahmaklarının da ayırt edici özelliğidir. Bundan ötürü, saldırıya
uğradıklarında savunma silahlarına müracaat eden hayvanlar için bu durum ne
kadar doğal ise, kadınların da her fırsatta ve vesileyle bundan yararlanmaları
o kadar tabiidir ve bundan yararlanırken belli bir ölçüde haklarını
kullanmaktan başka bir şey yapmadıkları düşüncesi içerisindedirler. Bu sebeple
mükemmelen dürüst ve güvenilir, ikiyüzlülüğe yahut riyakarlığa yüz vermeyecek
bir kadın belki de tasavvur edilemez ve yine aynı sebepten ötürü başkalarındaki
ikiyüzlülük yahut riyakarlığı bu kadar çabuk görüp fark ederler.’’
‘’Zaten kadınların
davranışlarına hakim olan gizli, telaffuz edilmemiş, hatta farkında olunmayan,
ama asli ve fıtri olan ahlaki ilke şudur: ‘Ferde, yani bizlere çok az dikkat
ederek türün üzerinde haklar elde etmiş olduklarını düşünenleri aldatırken
haklı ve makul sebeplerimiz vardır bizim. Türün terkip ve teşekkülü, dolayısıyla
mutluluğu bizim ellerimize bırakılmıştır ve dünyaya getirdiğimiz bir sonraki
nesil aracılığıyla bizim ihtimamımıza emanet edilmiştir; gelin ödev ve
sorumluluklarımızı titizlikle yerine getirelim’ ‘’
‘’ Dolayısıyla,
vicdanları genellikle onları bizim zannettiğimiz kadar sıkıntıya sokmaz, çünkü
yüreklerinin en karanlık derinliklerinde fert için duydukları ödev ve
sorumluluklara karşı gelerek, üzerlerindeki talebi kıyas kabul etmez derecede
büyük olan türe karşı vecibelerini çok daha iyi yerine getirdiklerinin
idrakindedirler.’’
‘’Kadınlar esasen
bütünüyle insan soyunun sürdürülmesi için var olduklarından ve kaderleri burada
sona erdiğinden genellikle bireyden ziyade tür için yaşarlar ve yüreklerinin
derinliklerinde bireyinkilere göre türün iş ve meseleleri daha derin bir yankı
bulur. Bu onların bütün varlıklarına ve hareket tarzlarına belirli bir hafiflik
yahut uçarılık, genellikle esaslı biçimde erkeklerinkinden farklı olan belli
bir eğilim kazandırır. İşte, evlilik hayatında bu kadar sık karşılaşılan ve
adeta normal bir durum haline gelen anlaşmazlık ve uyumsuzluğu doğurup
geliştiren şey budur.’’
‘’Çokeşliliğin
tartışılacak bir yanı yoktur, her yerde karşılaşılan bir olgu olarak kabul
edilmelidir, çözülmesi gereken sorun bu konunun nasıl düzenleneceğinden
ibarettir. O halde gerçek tekeşlilik taraftarları nerededir? Hepimiz en azından
bir müddet, çoğumuz ise her zaman çok eşli yaşarız.’’
‘’Aşk hakkında söylenmiş
olanların, zihnimizde canlandırdıklarından sonra kimse onun gerçekliğinden ve
arzettiği önemden kuşku duyamaz. Dolayısıyla, her zaman şairlere mevzu olmuş
olan bu konu üzerine bir filozofun bir kez daha neden yazdığına şaşmak yerine,
asıl, insan hayatında her zaman böylesine önemli bir yer tutan aşkın bu zamana
kadar bütün filozoflar tarafından nadiren ele alınıp değerlendirildiğine ve
hala onlar için ele alınıp işlenilecek malzeme olarak durduğuna hayret etmek
gerekir.’’
‘’Tabiat, amaçlarını
gerçekleştirmek için bu tür hilelere ihtiyaç duyar. Aşık olan her insanın
amacı, hayranlığı ne kadar nesnel ne kadar yüce olarak görünürse görünsün,
belli bir tabiata sahip bir varlığı dünyaya getirmektir.
‘’Bundan dolayı herkes
öncelikle en güzel olanı, başka bir deyişle türün karakterinin en saf manada
dışa vurulduğu kimseleri kesinlikle tercih eder ve onu hararetle arzu eder.
İkinci olarak, herkes bir başka kimsede kendisinin mahrum olduğu
mükemmeliyetleri arzu eder ve kendisininkinin tersi olan kusurları güzellik
olarak düşünür. Bu sebepten ötürüdür ki sözgelimi çelimsiz adamlar iri
kadınları tercih eder, sarışınlar esmerlerden hoşlanır.’’
Her aşığın aldatılmışlık
duygusuna kapılmasının sebebi budur. Aşkın bir oyundan ibaret olması. Karşı
taraf elde edildikten sonra bir aldatılmışlık hissi olur çünkü o denli yüksek
bir umut almıştır doğadan. Dünyadaki tüm zevklerden daha büyük bir zevk
olacağını düşündüğü kişi aslında diğerlerinden farklı bir zevk vermemiştir
kişiye. Aldatılmışlığın sebebi budur.
‘’Bir erkeğin aşkı belli
bir dönemden, yani tatmine eriştikten sonra hissedilebilir derecede azalır;
neredeyse başka her kadın onu sahip olduğundan daha fazla cezbeder, değişikliği
arzular, halbuki bir kadının aşkı karşılık gördüğü andan itibaren artar. Bunun
sebebi tabiatın türün korunmasını ve olabildiği kadar büyük bir çoğalmayı
hedeflemesidir.’’
‘’Zira doğa onu içgüdüsel
olarak ve farkında olmaksızın doğacak çocuğu bakıp koruyacak olan erkeğin
bakımıyla meşgul olmaya zorlar. Bu nedenle evliliğe sadakat, erkek bakımından
suni fakat kadın için doğaldır.’’
‘’ Seçimimizi ve
eğilimimizi yönlendiren ilk mülahaza yaştır. 18 ila 28 yaş arsındaki kadınları
tercih ederiz. İkinci mülahaza sağlıktır. Üçüncü mülahaza kemiklerin yapısıdıır
ki beden yapısı türün ayırt edici biçiminin temelidir. Yaşlılık ve hastalıktan
sonra hiçbir şey bizi bozuk bir beden yapısı kadar tiksindirmez, hatta en güzel
çehre bile bu kusuru telafi edemez. Güzel bir beden her kusuru telafi eder:
bizi kendimizden geçirir. Ve bir de küçük ayaklara atfedilen büyük önem! Bunun
nedeni ayağın büyüklüğünün türün temel ayırt edici özelliklerinden biri
olmasıdır. Zira hiçbir hayvan insanınki kadar küçük bir bilek ve ayak tarağı
bileşimine sahip değildir; yürüyüşündeki dikliğin sebebi budur. Dişler de
önemlidir. Dördüncü mülahazara belli bir tombulluktur. Nitekim bu özellik
cenine bol besin sağlanabileceğinin bir işaretidir. Çok şişman kadınlar da
tiksintimizi uyandırır ki bunun sebeb, rahmin dumura uğramış olduğuna ve
kısırlığa işaret etmesidir. Seçimimizi etkileyen son mülahazara güzel bir
çehredir. O kadar ki neredeyse her şey güzel bir buruna bağlıdır. ‘’ (sıralı
cümleler değil)
‘’Bir yönden kendisi
gayet mükemmel olan kimse, bu bakımdan kusurlu olanı arzu edip peşine düşmez,
ama onunla başka bir kimseden daha kolay bağdaşabili, çünkü kendisi, doğacak
çocuğu bu bakımdan kusurlu olmaktan koruyacaktır.’’
‘’Aslında aşk, bir başka
benzeri olmayan bir yanılsamadır ki insanın dünyada sahip olduğu her şeyi
gerçekte kendisini başka herhangi birisinden daha fazla tatmin etmeyecek olan
bir kadını elde etmek uğruna feda etmesine neden olur.’’
‘’Aşk evlilikleri
kişilerin değil, türün çıkarına yapılır. Söz konusu kişiler böylelikle, en
küçük bir tereddüt bile hissetmeksizin, kendi mutluluklarına katkıda
bulunduklarını zannederler; fakat onların gerçek amacı kendilerinin tanımadığı,
bilmediği ve ancak onlar sayesinde mümkün olabilecek yeni bir varlığın dünyaya
getirilmesinde saklı olan bir amaçtır.’’
‘’Pek iyi bilindiği üzere
mutlu evliliklere nadir rastlanır, bunun nedeni bizzat evliliğin özünde yatar,
çünkü evlilikte asıl gözetilen amaç, şimdiki değil, gelecek kuşaktır.’’
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder