Hikayemiz, bir kurbağanın çaldığı piyano eşliğinde
söylenen bir şarkıyla başlıyor. Şarkı girdikten sonra etraftaki olayları görme
açımız değişiyor ve bir gözün içinden görmeye başlıyoruz bu evreni. Ve
bu sırada çalan şarkıda geçen bir söz, tüm hikayeye bir göndermede bulunuyor:
‘’Hayaller gerçek olamıyorsa, neden gerçekmiş gibi davranmayalım?’’. Yani bu
gözün açısından bakarken, hikayedeki tüm karakterlerin gerçekteki hallerini
görüyoruz.
Oduncu. Hikayemizdeki kendi içinde bir döngüye
kapılmış ve bu döngüden çıkamayan iyi niyetli adamımız. Hikayenin başından beri
kaybolan çocuklara yardım etmeye çalışıyor. Ancak kesin bir yardımda bulunmuyor
bizimkilere. Sadece kendi içini rahatlatacak kadar iyi davranıyor ama
isterseniz gidin diye de ekliyor. Burada, bu çocukların kendi işine
yarayabileceklerini de -yaptığından emin olmadan- düşünüyor biraz. Ancak daha
sonra tekrardan çocukları canavara karşı uyarıyor ve onlara ormanı terk
etmeleri gerektiğini salık veriyor ayrıca da çıkış yönünü gösteriyor. Ancak
oduncunun tarif ettiği kasaba, ölülerin yaşadığı bir kasaba olarak karşımıza
çıkıyor. Korkunç ölüler değil ama; neşeli, eğlenceli, kutlamalar yapan ölüler.
Bu sırada beatrice ile karşılaşıyorlar. Yani mavi kuş.
Mavi kuş simgesi, kötü şans olarak bilinir. Ayrıca Dante’nin Beatrice’i ile de
benzerlik gösteriyor bizim mavi kuşumuz da. Çünkü hikaye boyunca, kaybolan
çocuklarla beraber gezecek. Ve aynı Dante’deki gibi ölülerin yaşadığı kasabaya
girerken yanlarına geliyor kahramanlarımızın. Ancak bu mavi kuş, Greg’i
kasabaya giderken abisinden ayırmaya çalışıyor. Onu ikna edemeyince ikisini
birden götürmeye çalışıyor. Kime? Ormanın iyi kalpli hanımı(!) olarak
tanımladığı kişiye.
Bu ölüler kasabasında Wirt’e ‘’senin için biraz erken
değil mi?’’ diye soruyorlar. Ancak Wirt, karşısındakilerin ölü olduğundan henüz
haberdar olmadığı için anlam veremiyor bu soruya ve ‘’ben sadece geçip
gidecektim’’ diyor. Konuştuğu balkabağı kostümlü kişi de ‘’İnsanlar genelde
buraya geldikten sonra geri gitmezler’’ diye yanıtlıyor. Gayet açık. Anlıyoruz
ki Wirt, gerçek hayatta, şu sahnelerin yaşandığı anlarda, ölmenin eşiğinde
geziniyor. Hatta burada geçirdiği zamandan da gayet memnun görünüyor ve
ekliyor: ‘’Belki de burada kalmalıyım, bilmiyorum.’’ Tekrardan ölmenin eşiğinde
olduğunu kanıtlıyor bu sözler bize. Daha sonra gitmeye karar veriyor ve
kasabanın en yetkili kişisi olduğunu anladığımız kişi wirt’e gidebilirsin, bir
gün bize katılacaksın diyor. Açık bir ölüm ve yaşam arsında bir sahne.
3. bölümde Beatrice, Greg’e sözünü dinlemediği için
dünyanın berbat bir yer olduğundan ve bu yüzden yapmasını söylediği şeyleri
yapması gerektiğini söylüyor. Greg ise harika bir çocuklukla, yapılması
gerekeni yapacağını söylüyor ve dünyanın daha iyi bir yer olmasını sağlamaya
karar veriyor. Patatoes and molasses… sanatın dünyayı daha güzel bir yer haline
getirdiğine dair bir sonuca varıyorum buradan. Evet, patatoes and molasses..
4. bölümde ise bir karakter sorununa değiniliyor.
Etrafta kendi kişiliklerini ve karakterlerini bulmuş insanlar var ve Wirt’e,
onun bu hayatta ne yaptığını soruyorlar. Daha sonra Wirt’in maceracı olduğuna
karar veriyorlar. Ancak daha sonra canavardan bahsediyorlar ve feneri taşıyan
canavar olarak tanımlıyorlar. Ancak Wirt buna anlam veremiyor ve oduncu’nun iyi
birisi olduğunu söylüyor. Ama handakiler, feneri kim taşırsa, canavar o olur
diyor. Hikayeyi anlamlandırmak için kaçırılmaması gereken bir sahne bu.
Oduncu, çocukları; kendisinden ve canavardan korumaya
çalışıyor. Beatrice çocukları kandırmaya çalıştığı için onları, Beatrice’den de
korumaya çalışıyor. Ancak Wirt, oduncunun doğru olan sözlerine inanmıyor ve Beatrice’i
oduncudan kurtarıyor.
Daha sonra oduncu ile canavarın konuştuğu bir sahne
geliyor. Burada oduncunun, canavardan feneri savaşarak aldığını öğreniyoruz.
Yani aslında oduncunun iyi birisi olduğunu anlıyoruz. Ancak fener de onun elinde
yani canavar da aslında oduncu. Gezgin ve gölgesi aklıma geliyor burada. İyi
olan ve çocukların gitmesini isteyen karakter ile kötü olan ve çocukları da
ormanın bir parçası haline getirmeye çalışan karakter, aslında aynı kişi,
oduncu.
Gemiyle Adelaide’e gittikleri yolda Greg’in kurbağası
-George Washington- bir daha şarkı söylüyor ve şarkı, Wirt ve Greg’in
hikayesini anlatıyor, aynı hikayenin başlangıcındaki gibi. Bundan sonra George
Washington diğer kurbağalarla kontrat yapıyor ve Greg’den ayrılıyor. Bölümün
sonunda ise Benjamin Franklin olarak geri dönüyor hikayeye.
Daha sonra Adelaide’in yanlarına gelen çocukların
sahnesinde Adelaide de, canavarın emirlerini yerine getirdiğini söylüyor.
Burada adelaide’e dikkat çekelim. Oldukça hasta, güçsüz ve aynı oduncu gibi
çaresiz. Canavarın emirlerini yerine getiriyor. Beatrice’in çocukları Adelaide’e
getirmek için uğraşmasını ve oduncunun, çocukları Beatrice’den kurtarmaya
çalışmasını da aklımızda tutalım. Ama canavar aynı zamanda oduncuydu?
7.bölüm. Tam bir bilinmezlik. Whisper teyze ve Lorna.
Lorna’nın kötü davranışlar yapmaması için onu sürekli meşgul tutan Whisper
teyze. Whisper teyze, normal canlıları, canavara dönüştüren siyah kurbağaları
yiyor. Lorna ise onun emrinde çalışıyor. Lorna’ya kötü davranıyor gibi gözüken Whisper
teyze aslında onu kurtarmaya çalışıyor. Burada da Beatrice’de olduğu gibi iyi
görünenlerin kötü; kötü görünenlerin iyi olabileceğini görüyoruz. İnsanlara
karşı olan güvensizlik, çocukların umudunun azalmasına neden olur. Neye karşı?
Hayata karşı. Bunu Beatrice de bilerek veya bilmeyerek çocuklara aşılamaya
çalışıyordu. Son sahnede ise canavarın planını açıkça görüyoruz ilk defa.
Çocuklara umutlarını kaybettirmek. Umudunu kaybeden çocuklara ihtiyacı var
canavarın.
Ve 8. Bölümün başında wirt’in umudunu kaybettiğini
görüyoruz. Eve dönemeyeceğini kabul ediyor ve Greg artık liderin kendisi
olduğunu söyleyip yüce gök(hehe)’ten yardım istiyor. Göğe çıkarken bir an Greg
kendine bulutlardan beyaz sakal ve bıyık yapıyor. Burada bir yaşlı adam arketipi
var. Greg’in bilge kurtarıcı olma yolunda olduğu şeklinde yorumluyorum ben burayı.
Yukarıda söylenen müzikte de trajedinin kutsanması olarak yorumlayabileceğim ‘’kendi
acılarımızdan eğlenceler yaratırız’’ lafı geçiyor ve ardından cehennem ve
canavar figürüyle karşılaşıyoruz. Canavarı ekrandayken çalan şarkıda da; sen, buraya
neden geldiğini unutana kadar; sen hissizleşene kadar seninle uğraşacak diyor. Greg
canavarı yeniyor falan filan. Daha sonra tanrı çıkıp Greg’e bir dilek hakkı
sunuyor. Greg, Wirt’le birlikte eve dönmek istiyor ancak tanrı, bunun mümkün
olmadığını Wirt’in artık kaybolduğunu ve kaderinin canavarın elinde olduğunu
söylüyor. Bu noktada Greg, tanrının kulağına dileğini söylüyor, tabii ki biz
burada Greg’in tanrıdan ne dilediğini duymuyoruz. Ancak sonraki sahnede canavarla
Greg’in bir anlaşma yaptığını görüyoruz ve Greg, canavarın yanına gidiyor. Buradan
Greg’in tanrıdan, Wirt ile kendi kaderinin yer değiştirmesini istediğini
anlıyoruz. Ve dediğimiz gibi, tam da yaşlı adam arketipinin yapacağı bir iş. Daha
sonra da Wirt uyanıyor ve ‘’neredeyim ben, Greg nerede’’ diyor ve Greg’i
aramaya koyuluyor. Greg’i ararken, defalarca gördüğümüz, Wirt’in suya düşme
sahnesini tekrardan görüyoruz. Balıkçı ağıyla Wirt’ü kurtarıyorlar ve Greg’in
nerede olduğunu Wirt’e soruyorlar.
9. bölüm hakkında pek bir şey yazmayacağım ancak
sadece şu: hikaye boyunca gördüğümüz neredeyse tüm olaylara, bu bölümde bir
noktada rastlanılıyor. İki yaşlı kedi, oduncu, endicott, 4. bölümdeki han vs… Bu
yüzden bu bölümü dikkatli izlemek gerek.
10. bölümde aslında fenerin bir yalan için yandığını
fark ediyorlar. Canavar insanları kandırıp, içinde canavarın kendi ruhu olan
feneri yanar halde tutmalarını sağlıyor. Bunu Wirt fark ediyor ve oduncu da gerçeği
anlayıp yıllarca yanık tuttuğu feneri söndürüyor.
Wirt hastanede uyandığında ilk sorduğu soru: ‘’neredeyim
ben, greg nerede’’ oluyor. Bu soruyu daha önce de görmüştük. Gregin, Wirt’ün eve
dönmesi için dileğini kullandığı sahnede Wirt’ün uyandığı anda söylediği şeylerin
aynısı.
Hikayenin sonunda Wirt’ün ve Greg’in hayatta olduğunu
görüyoruz. Ancak burada ‘’yalanların en güzeli’’ adlı şarkı çalıyor ve bize
gösterilen hikayenin bir yalan olduğu ortaya çıkıyor. Daha doğrusu, hikayenin
bize gösterilen kısmının bir kaya gerçeği olduğu ortaya çıkıyor.
Bahçe duvarının ötesine geçip suya düştükten sonra Wirt’ü
buluyorlar. Ancak Greg’i bulamıyorlar, Greg ölüyor. Wirt yaşıyor ve bu, yalanların
en güzeli olan hikayeyi yazıyor. 4. bölümde Wirt’ten, hikayesini anlatmasını
isteyen insanları da hatırlatayım.
Tekrardan bahçe duvarının ötesine(Wirt’ün uydurduğu
hikaye) geçiliyor ve Wirt’ün uydurduğu hikayedeki karakterlerin son halleri gösteriliyor.
Herkes mutlu bir halde. Greg’in, çaldığı kayayı; tekrar kendi eliyle yerine
koymasıyla da çizgi dizi bitiyor. Wirt gibi mutlu sona inanmak isteyenler olabilir
ancak hikaye açıkça bize Greg’in bulunamadığını gösteriyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder